Rahmetli Erbakan Hoca zamanında ne güzel özetlemiş.'' Türkiye 'de demokrasi yoktur. Demokrasi demek halkın kendi kendini idare etmesi demektir. Demokratur ise halkın yönlendirilip idareye alet edilmesi demektir.''
Yönetimi eleştirdiğinizde , eleştirileri kaldıramayan bir kesim ''adamlar silah zoruyla mı geldi , siz seçtiniz.'' demektedir.Sayın Başbakan için bu görüş doğru olabilir,peki ya diğerleri için ?
Acaba gerçekten biz mi seçtik ?
Yoksa önümüze sandık konuluyor , oyunu mu oynuyoruz ?
Ve biz sandık oyunu ile oyalanırken , bizi temsil edecek kişiler siyasi parti liderleri tarafından mı seçiliyor ?
Hatırlayın 2011 seçimlerini.Ak Parti'nin Samsun adaylarına karşı büyük bir tepki vardı.Sonuç , altı milletvekili Samsun ' u temsil etmeye başladı.Altı vekilin dördü üçüncü dönemini yaşamaktadır.
Seçim sonrası konuşmalarda hani çok tepkiliydik , bu sonuç ortaya nasıl çıktı, diye sorduklarımızın çoğundan aynı cevabı aldık.'' Biz oyu adaylara değil , Başbakanımıza verdik.
O zaman bu sistemde seçimlere adaylarla girmekle , sadece parti liderlerinin girmesi arasında bir fark yoktur.Ve bu sistemin adı parlamenter sistem değil ,genel başkan merkezli sistem olmalıdır.Seçim dönemlerinde o kadar tantanaya , gösterişe , adayların adet yerini bulsun esnaf ziyaretlerine , bakın sorunlarınızı not alıyorum pozlarına hiç gerek yoktur. Çünkü adayların oy oranını değiştirmekte etkisi neredeyse sıfırdır. Zaten adaylar da bizim değil liderlerin adayları.
Seçimler yapılsın daha sonra liderler aldıkları oy oranlarına göre çalışma arkadaşlarını belirlesinler. Hem zahmetsiz hem de masrafsız bir yöntem olur.
Bugün bizi temsil eden milletvekillerinin vatandaştan bir tek fazlalığı vardır. O da sizin uzak olduğunuz genel başkanlara daha yakın olmalarıdır.
Vekilleri Ankara belirliyor , yerel yöneticileri Ankara belirliyor hatta il Başkanlarını bile Ankara belirliyor.
Ak Parti İl Başkanı Fuat KÖKTAŞ 'ı beğenirsiniz beğenmezsiniz o ayrı konu. (Eski Bayındırlık ve İskan Bakanımız Mustafa DEMİR 'in söz vermesine rağmen hala yolu yapılmayan Kavak Yeralan köyünün yolunun yapılmasına katkı sağlamadığı sürece benim için başarısızdır.) Göreve geldiği günden bu yana görevden alınma ihtimali Demokles ' in kılıcı gibi tepesinde durmaktadır. Oysa ki Sayın Başkan partinin Samsun delegelerinin oyunu alarak o koltuğa oturmuştur. Ve bir gün gitmesi gerekirse onu yolcu etmesi gereken yine Samsun delegeleridir. Ankara değil
Yıllar önce Tarık Buğra Dönemeçte isimli kitabında parti liderlerinin hakimiyetini ne güzel yorumlamış. Aynen aktarıyorum.
''Senin doktur Nazif sekiz yıl etti de ne goca şehrimize? Bi fabrika mı kurduruverdi? İki yemin sallayıverdi hepsi o kadar.Ağzını bilem açmadı sekiz yıl içinde.Bak sana bişey deyivereyim.Aramızda kalacak emme , tamam mı?
Eyi dinle ; kimseye de deme:Sağ elinin işaret barnağı kanser olmuş.Neye mi den ?Meclis 'de Reyis Bey'in her gabul edenler deyişinde havaya kalkmaktan.El,dile goley ; sekiz yıl her Allah 'ın günü seksen kere havaya kalkar inerse,bi barnak kanser de olur , verem de olur.''
Seçilmenin liderin iki dudağının arasında olduğu müddetçe parmağını kaldırmayanlar az bulunur.
Ve demokratur sistemden demokrasiye geçemediğimiz sürece , daha çok parmak kanser ,bir fabrika kurdurmayıp , iki yemin sallayanlar da daha çok milletvekili olur.