Özel hayatın dokunulmazlığı ve deşifre edilmesi ve elde edilen çıplak görüntülerin siyasi bir komplo olarak piyasaya sürülmesi elbette ki kabul edilemez. Dijital ortamın ve gelişen teknolojilerin insan yaşamında dinleme ve görüntüleme yöntemleriyle belden aşağı ilişkilerin deşifre edilmesinde kullanılması ciddi bir suçtur. Baykal'ın başına gelenler, devletin zirvesinde dönen dolapları, siyasi çıkar hesaplarını ve bu işin ulaştığı boyutu göstermesi acısından ibret vericidir.
İnternet ortamında yayınlanan görüntülerin her ne kadar montaj olduğu iddia edilse de, Deniz Baykal'ın CHP'nin başında kalarak savuşturamayacağı bir gerçeklik ve bu gerçekliğe bağlı bir komployla karşı karşıya kaldığı muhakkak. Deniz Baykal"ın doğrudan ve açıkça inkâr edemediği ve gerçek olduğundan kendisinin de şüphesi olmadığı izlenimi veren gelişmelerin ve görüntülerin arkasına saklanarak partisinin başında durmaya devam etmesi elbette ki düşünülemezdi. Baykal"ın CHP"nin başında kalmaya devam etmesi, CHP için aynı kültürel ve ahlaki değerler zemininde iktidar kavgası verdiği siyasi rakipleri ve özellikle de AKP karşısında mücadeleye sırt üstü yerde başlaması ve her gecen gün eriyerek kaybetmesi demek olurdu.
Siyasi rakiplerinin komplosunu boşa çıkarmak ve kendi deyimiyle "Cumhuriyetimiz"e karşı girişilmiş bir komploya karşı savaşmak için istifa ederek başka bir mevzi ye çekildiğini açıklayan Baykal, aslında istifasıyla birlikte siyaseten erdemli bir davranışta bulunduğu izlenimi vermeye çalışmakta ve kendisinin de tarihsel olarak herkese bir ibret dersi verdiğine inanmamızı beklemektedir.
Baykal istifa gerekçelerini komplo, "vicdan", "ahlak", "haysiyet", "şeref" gibi kavramlar üzerine bezese de, bütün burjuva partilerinde olduğu gibi, CHP Genel Başkanı'nın istifası da tıpkı ona komplo kuran karşıtları gibi ahlak ve vicdanlı olmaktan daha çok partisinin ortak siyasi çıkarlarıyla doğrudan bağlantılı. Baykal ahlaki değerler üzerinden partisinin içinden çıkılamayacak bir iç tartışmaya ve çatışma ortamına sürüklenmesini ve halk nezdinde itibar kaybetmesini önlemek için istifa etmiş, CHP"ye mücadeleye kaldığı yerden devam etmesinin yolunu açmış ve böylece kendisini de CHP'nin gelecekteki yenilgilerinin sorumlusu sayılmaktan ebediyen kurtarmış oldu.
Ama görünen o ki, Baykal"ın giderayak (Fettullah Gülen ve cemaatini aklama cabası) bütün burjuva siyasetçileri gibi beni hiç şaşırtmayan ama kendi seçmenlerince çok kabul görmeyecek olan ve aldatılmışlık hissine neden olacak bazı ilişkileri de deşifre etti. Partisinin ve kendisinin son 10 yıldır "laiklik karşısındaki en büyük tehdit", "cumhuriyetimizin en sinsi düşmanı" olarak niteledikleri Fettullah Gülen ve onun cemaati, meğerse Baykal'ın hayatının bu en zor anında şefkat umacağı ve şefkatle kollarına sığınacağı şahsiyetin kendisiymiş de haberimiz yokmuş.
Kendisi asla Sosyalist olmayan ama sözde Sosyalist Enternasyonal üyesi Din ve vicdan özgürlüğünün değil, "devlete bağlı laikliğin biricik savunucusu Kılık-kıyafet özgürlüğünün değil, Turban karşıtlığının en ateşli savunucusu Siyasi İslamcı AKP'ye karşı Cumhuriyetin en sadık ve en azimli savunucusu Halkın çıkarları yerine sermayenin çıkarlarını savunan ve sözde "halkçı" CHP'nin çirkin bir komplo ile devre dışı bırakılan eski başkanı Deniz Baykal artık geri dönmeyeceğini açıkladı. Şimdi CHP"de nelerin olacağını hep birlikte göreceğiz.
Medyada erkek dayanışması: Medyada olayın tek aktörü Baykal'mış gibi konuşuluyor ve gerçekleştirilen komplonun tek kurbanı olarak sadece Baykal savunuluyor. Oysa olayın diğer aktörünün bir kadın milletvekili olduğu unutuluyor. İçinde bulunduğu durum ve yaşadıklarıyla birlikte bir kadın olarak önemsizleştiriliyor. Bu konuda medyada müthiş bir erkek dayanışması var.
Kim olursa olsun, kadınlar açısından hayatın politikası denen şey, erkek egemen ideoloji denen şeyin kendinde gizli... O da kadın bedeninin bitmez tükenmez sömürüsü ve kadının nesneleştirilmesinin en güçlü silahı: Kadın bedeninin "çıplak" bir şekilde kitlelere sunulmasıdır.