“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu” Mehmet Akif’in yazdığı sözlerin aslı bir olaya dayanmakta idi.
Hz. Ali anlatıyor: “Bir gün Ömer’i, binekli olarak ve telaş içinde, hızlı hızlı giderken gördüm; “Ya emire’l-müminin nereye gidiyorsun?” diye sordum. “Devlete ait develerden biri kaçmış, onu aramaya gidiyorum” diye cevap verdi. O zaman ben: “İnan ki, senden sonra bu milleti idare edecek olanlara ağır bir yük bırakıyorsun! Herkes senin yaptığını yapamaz!” dedim. Bunun üzerine şöyle konuştu: “Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamı, hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer’den sorulur!”
Devlet adamına yakışan bir sorumluluk bilinci, olması gereken zihniyet ve anlayışın tezahürü.
Devlet belirlenmiş sınırları içerisinde oluşacak tüm olay ve gelişmelerden sorumludur. Deprem sonucu oluşan yıkımdan da, bir maden faciasından da,bir terör eyleminden de, azınlıktan da, çoğunluktan da sorumludur devlet.
Devlet her hangi bir maden ocağında göçük olursa, onun sorumlusudur mutlaka . Göçük olduktan sonra, orada suçlu aramak için mücadele etmesine gerek yoktur. Devlet önce kendisine bakacak , o madenlerin kontrolünü sık sık yaptılar mı? Devlet o madenlere denetleyici gönderdiğinde, devlet adına onlar da oradaki yetkilerini görevin önünde hiçbir şey geçirmeden kullanmış mıdırlar. Devlet eğer aksaklığı belirle yememişse, gerekirse denetleyici sini denetlemelidir, olay sonrasında suçlu aramamak için.
Devlet, yanan bir yurttan sorumludur. Yurtların veya toplu yaşanılan yerlerin kontrolünün çok sık yapılması zorunludur. Yangın çıkmasa, deprem olacaktır diye bakmalıdır devlet denetlerken. Yangın çıkmadan yangın önleminin alınması sağlanmalıdır. Devletin, yangın merdiveni kilitliydi, kapısı açıktı, anahtar şuradaydı türü muhabbetler, devlet ve devlet adamlığına yakışmayan yaklaşımlardır.
Bir terör olayı veya bir patlama meydana gelmiştir.Devlet bunun sorumlusudur. O bomba orada patlamadan bunun haberini almalıdır. Orada görev yapan herkes , devleti temsil ediyordur ve görevini hakkıyla yerine getirmek zorundadır. Halk engelledi, acili yet gerektiren durum vardı, gözden kaçtı ,türü yaklaşımlar, sorumsuzluğun göstergesidir.
Ülkenin genel zihniyetinden çok basit bir örnek, askeriyeye yeni gelen askerler 60-70 maddelik kaza önleme talimatı tebliğ edilir. Gerçekte tebliğ edilir mi ? Çok ender olmasına karşılık hayır, edilmez. Matbu evrak verilir şahsa, imzalatılır bir sureti şahsın üzerinde olması sağlanır diğeri dosyalanır. Haftada bir kez değişik askerlerin üzerinde kontrol edilir. Rutin olay gibi günde 5 madde okunur veya okunmaz,buda onu sıradanlaştırır.
Bu maddelerden birkaç tanesi
Prizlere tel, çivi, kasatura ucu, harbi ve vb. cisimler sokmayacağım.
Kesici, delici, küt cisim ve malzemelerle şaka yapmayacağım.
Araçların yakınında ve altında yatmayacağım.
Hamamda daima kayabileceğimi düşünerek itinalı yürüyeceğim.
Elektrik direklerine tırmanmaya cağım.
İşleme baktığınızda en ince ayrıntıya kadar her şey planlanmış, uygulama ? Asker yaralanmış veya hayatını kaybetmiş ise, herkes o talimat üzerinde imzalar atıldı mı diye sorar. Herkesin derdi kendisini kurtarmaktır. Haftalık, Emniyet ve kaza önleme toplantıları yapılır. Aslında yapılmaz, yapılmış gibi tutanaklar doldurulur . Kağıt üzerinde her şey mükemmeldir.
Tüm ülkenin kanayan yarası bu ilgisizlik, boş vermişlik tir. Yukarıdan yönerge direktif talimat çıkartılır, basamaklar inildikçe ilgi azalır olay meydana geldiğinde herkes kendini kurtarmanın peşine düşer . Adana’da böyle olmadı mı ? Maden kazaları böyle olmadı mı? Öncelikle değiştirmemiz gereken şey görevin her şeyden üstün olduğunu zihinlere kazımak olmalıdır.