Susurluk'taki malüm kaza ile başlayan süreç, arada kesintiye uğramasaydı, belki çok daha önce görecektik gerçekleri...
Olmadı... Engellendi...
Sonra, Ümraniye'de bir evde bulunan silahların tetiklediği Ergenekon süreci başladı...
Çocuk oyuncağı denildi... Fasa fiso denildi...
Ama süreç devam etti...
Bu arada faili mechul olan cinayet dosyaları yeniden açıldı... Zanlılar gündeme geldi...
Ergenekon'da dalgalar birbirini takip etti...
Bu güne kadar dokunulamayanlara dokunulmaya başlandı...
Kimi hukuksal bir süreç dedi, kimi siyasi hesaplaşma...
Ve 9 Ocak günü Ankara, Gölbaşı'ndan geldi müthiş haber: Eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'in evindeki aramalarda elde edilen krokiye dayanılarak yapılan kazılarda çıkan silah ve mühimmat...
Bu silahlar acaba, emniyete teslim edildikten sonra kayıp olduğu belirtilen ve dava konusu olan silahlar mı?.. Hani bir kısmı Susurluk'taki malüm kazada ele geçmişti...
Bu silahlar kayıtsız mı gelmişti?..
Devlet, kayıtsız kuyutsuz silah alır mıydı?..
Hangi kurumun envanterine girdi bu silahlar?..
Sorumlusu kim, ya da kimlerdi?..
Yoksa, birileri kendini devletin yerine mi koymuştu?..
Eğer, Ergenekon davası bir kesintiye uğramazsa, daha pek çok bilinmezin yanında bunları da öğrenmiş olacağız.
Kendilerine dokununca, dün 'hukuk, hukuk' diye feryat edenlerin bugün hukuk'u tartışmaya kalkmaları acaba nedendir?..
Mehmet Altan'ın 9 Ocak tarihli yazısındaki şu bölümler durumu çok güzel özetliyor:
Gerçek evrensel bir hukuk devleti açısından olaya bakınca, durum nedir?
Savcı, Ergenekon gibi çok önemli bir davada soruşturmayı derinleştiriyor...
Elindeki kanıt, belge, karineye göre de ifade almak üzere gözaltı kararı alıyor...
Garip olan ne?
Gürültü, şamata neye?
Şu: Bizde yargı denetimi "yönetilenler" için vardır...
Yönetenlere, hele hele askerlere filan yargı asla ulaşamaz...
Bu kanaat o kadar güçlü ki, tersi olduğunda herkes tedirgin oluyor, Ankara hareketleniyor, o buna, bu ona olağanüstü ani ziyaret trafiği oluyor...
Hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik bir ülkede ise yargının denetim faaliyeti, yöneten ve yönetilen, herkesi eşit ölçüde kapsadığı için gözaltına alınana göre tavır belirlenmiyor...
Orada hukuksal iddia önemli, bizde ise "denetlenenin kimliği"...
Sayın Altan, başka söze gerek bırakmayacak şekilde, çok güzel özetlemiş olayı...
Bakalım daha neler göreceğiz...
Devlet adına ne cinayetler işlenmiş?..
Hangi 'meçhuller,' 'malüm' hale gelecek...
Şairin dileğiyle bitirelim: Kalmasın Allah'ım, alemde hiçbir hakikat nihan...
Kalın sağlıcakla...