Devlet Eliyle Blöf

Partinin il teşkilatı, seçim mitingini tüm şehre reklam edebilmek için büyük paralar harcamış. Reklam tabelaları (billboard diyor bazıları), caddelerin ışıklı panoları, metrolardaki reklam çerçeveleri ve sokak duvarları partinin emrinde...
Seçim mitinginin yapılacağı saatten üç saat önce meraklı halk, topluluklar halinde kapalı spor salonuna akmaya başlıyor. Koskoca bakan gelecek, önceden gidip en yakın yerden yer kapmak lazım ki bakanın her cümlesini ilk biz duyalım! Çoluk çocuk, mahallenin işsiz gençleri, türbanının üzerine parti logosu olan bandanayı takmış olan genç kızlar, gelin, görümce, kaynana, geçen yıl fabrikadan çıkarılan işçiler, üç ay önce çıkarılan işçiler, geçen ay çıkarılan işçiler... Herkes orada! Herkes hazır, bakanı bekliyor!
Toplantı saati geliyor, bakan gelmiyor. Toplantı saati geçiyor, bakan hala yok! Salonda Hadise'nin şarkısı çalınıyor belki otuzuncuya... Kalabalık, ter, sıcak, gürültü, çekirdek kabukları yerlerde... Parti balonları, bayraklar ellerde sallanıyor...
Toplantı saatinden bir buçuk saat sonra bakan geliyor! Kalabalığa dinletilen Hadise, bu kez daha bir coşkuyla bir kez daha başlıyor! Bakanın çevresini alan basın, koruma ve meraklı ordusunun ucu salona giriyor. Kalabalıkta coşku son safhada! Yüzler parlıyor, canlanıyor bakışlar. Uyuyan çocuklar ağlamaya başlıyor. Anonslar yeniden başlıyor, daha coşkulu. 'Bakanımız geliyor! Bakanımız bizim için geldi!'
Alkışlarla bakan kürsüye çıkyor, tabiki geç kaldığı için özür dilemiyor, zaten o gürültüde hiçbir şey duyulmuyor! Bakan, kendi bakanlığı döneminde yaptıklarını anlatmıyor, şehrin ihtiyaçlarını da sormuyor; sadece yedi yılda yapılmayanları bu seçimde kendi partisinden aday olan kişinin yapacağını vadediyor. Sürekli değiştirilen kaldırımlardan, binaların dışının boyanmasından bahsediyor; beyaz eşya yardımı (!) yapılan köylere neden yedi yıldır yol yapılmadığından söz etmiyor. Zaten kalabalık da bunu sormuyor! 'Devlet baba ayağımıza geldi, bir de soru mu soracaz!' diyor, 'ne haddimize!'
'İşsizlikten tüm gün kahvede borca çay içen zevat, bu seçim mitingleri sayesinde ayağa kalkmış hareket etmiş, kendince spor yapmış oldu; tüm gün evde oturan kadınlar azıcık değişik mekan yüzü gördü, gezmiş oldu; işsiz gençler enerji harcadılar; daha ne istiyorsunuz bir de soru mu soracaz' diyorlar!
Yalnız biri, bir adam kalabalıktan sıyrılıyor, bakan konuşurken sesleniyor ona, diyor ki: 'İşten çıkarıldım, n'olur yardım edin!' Olamaz, bu adam 'hala' azla yetinmesini öğrenememiş, koskoca bakan ayağına gelmiş miting yapıyor; bu adam hala iş istiyor! Bu nasıl cesaret! Halk adamı yuhalamaya başlıyor! Mahallenin işsiz gençleri yuhalıyor, evde pişirecek yemeği olmayan kadınlar yuhalıyor, eve kapatılan kızlar yuhalıyor, işsizlikten kahvede oturan zevat yuhalıyor!
Koruma ordusu adamın etrafını sarıyor, elleriyle ağzını kapayıp salondan dışarı çıkarıyorlar. Adam arada fırsat bulduğunda devam ediyor: 'Bana ne sudan, yoldan; ben annemin hasta maaşıyla geçiniyorum, n'olur bana iş verin, işten çıkarıldım!'
İçerdeyse bakan sesini yükselterek, olanca hızıyla bağırmaya devam ediyor.
Kömür yardımı alan eller alkışlıyor, beyaz eşya yardımı alan eller alkışlıyor, göbeğini kaşıyan eller alkışlıyor...


                                                                                                                                                                                                         İyi seçimler...