Sorunlu bir bölgede yaşıyoruz, kavgalar,savaşlar,ihanetler,beklentiler ve isteklerin hiç bitmeyeceği bu topraklar üzerinde, kardeş kardeşi öldürürken, aynı din mensupları birbirinin kuyusunu kazarken, inandıkları dine, kendi milletine ihanet ettiklerinin farkında değiller
Çoğrafyaya bir bakın bütün ülkelerin birbiriyle açık veya gizli sorunu mutlaka vardır. İslam devleti olmaları sorun olmaması anlamına gelmemektedir, İslamı yaşama konusunda bile farklılıkların olduğu, çıkarların ön plana çıktığı ve ne acıdır ki başkalarının kanatları altında varlığını korumaya çalışan devletlerin ayakta durabilmek için verecekleri mücadelede ihanet ön saflarda yerini alırken, inandıkları dinin söylemleri boşlukta kalacaktır.
Bir Suriye meselesinde, Irak olayında ,Katar karşısında tüm İslam devletler birbirine ters düşmüşken,bölge üzerinde planları olanların baskıcı politikaları karşısında hiç bir İslam devleti ortak bir hareket yöntemi belirliyemiyor.
Daha düne kadar İran'ın nükleer silahları konusunda restleşmeler bir anlaşma ile son bulunca bu gün yine aynı konu üzerinden restleşme hat safhaya çıkıyor. İran'ın Şii'i yayılmacı politikasına göz yumulurken bölge ülkelerine silah satışı yapılıp amaca ulşıldıktan sonra yine baskı İran üzerinde artılılmaya başlanıyor.
İran mı değişti yoksa bölge üzerinde ki çıkarlarını korumak adına Amerika mı değişti? Türkiye mi değişti yoksa müttefiki olduğu Amerika mı değişti ?
Peki bu politika değişikliklerine karşı yapılan hamleler ülkemiz içerisinde neden tutarsızlık olarak adlandırılıyor ? Daha düne kadar üretilen her dış politikaya bir anlam yüklemekten çekinmeyen iç siyaset, gücün isteği dışında atılan her adımı eksen kayması olarak adlandırılmaktaydı?
Şöyle bir politika ile devam edilse,tüm olumlu veya olumsuz sonuçlara göre gücün yanında olmaya devam etsek neler söylenecek. Yıllarca söylenen Amerika'ya uşaklık yapıyoruz. Çıkarlarımız için Amerikanın karşısında olduğumuzda ise bunun hata olduğunu yine uşaklık yapıyoruz diyenler savunacak. Ülke yöneticisinin Amerikanın adamı olduğunu söyleyenler, cumhuriyetten itibaren her iktidarın vatanı sattığından dem vuranlar yine ülkesinin karşısında yerlerini alacaklar.
Irak'ta başlayan bağımsızlık hareketi karşısında yanlış yapılıyor diyen Amerika iken, bağımsızlık ilan eden oluşuma karşı güç kullanılırsa karşısında beni bulur diyen yine Amerika değil mi?
Tüm bu gelişmeler karşısında ülkemizde tek ses çıkması gerekirken flarmoni orkestrası gibi heryerden başka ses çıkmakta.
Ülkenin bir tarafında bağımsızlık ilanı ile bölgeyi sıcak saatler beklerken, diğer tarafında bölgenin kaosa sürükleneceği bir devlet oluşumu ile mücadele ediliyor , bu esnada olumsuz sesin karşı taraftan çıkması gerekirken, ses yine içimizden çıkıyor.
Yarın çok geç olabilir,kırmızı çizgilerimiz diye adlandırılan hatlar üzerinden savaş ortamına çekilebiliriz, durup düşünmemiz ve mantıklı olmamız gereken bir dönemdeyiz. Irak ve Suriye de yaşanılanlar bizim için çok iyi birer örnektir.
İki ülkede içeriden bölündü, iki ülkede de halkın ihaneti var. İki ülkede çok konuşan her şeyin en iyisini bilenler vardı ve o her şeyin en iyisini bilenler ya onların tüm zenginlikleri üzerine oturanlara uşaklık yapmakta yada daha güvenilir bir ülkede hayatlarını sürdürmekte.
En son olaya bakın, bağımsızlık ilan etmekten dem vuranlar, kendilerini boş buldukları meydanda bir şey olarak sananlar bulundukları topraklardan 3 saat içerisinde arkalarına bakmadan halkının önünde nasıl kaçtılar.
Olayın içerisinde ders almamız gereken konu birlik ve beraberlik olmadıktan sonra gücün hiç bir anlamı yoktur.