“Devrimler; önce kendi evlatlarını yer”
Alman yazar Georg Büchner; 1835 -1840 ' lar da yazdığı " Dandon'un ölümü" adlı dramasında ilk defa kullanıldığı söylenen bir söz olup, özellikle Rus çarlığını yıkan, 1917 Bolşevik devriminden sonraki uygulamalarda yani devrimi beraber yaptıkları kendi yoldaşlarını idam eden sosyalistler arasında meşhur olmuş bir sözdür.
Unutmayalım ki; Devrimler önce kendi evlatlarını yemeye, Sosyalist devrimle başlamamıştır.
Sosyalist devrimden , 1300 yıl evvel yapılan dünyanın görüp göreceği en büyük devrim olan “İSLAM DEVRİMİ” döneminde de yine kendi evlatlarını yiyen bir siyaset uygulanagelmiştir…
Hulfai Raşidîn, Emevi, Abbasi, Fatımi, Selçuklu, Osmanlı derken Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadroda bu sözün daima geçerli olduğunu uygulayarak göstermiştir.
Devrimlerin kendi evlatlarını yemesi:
Devrimle gelen sistemin; eksikliğinden, kötülüğünden ya da bozuk oluşundan değildir.
Devrime KONANLARIN ihtirasındandır…
Yoksa suçlu olan sistem değildir.
Sosyalizm, Nasyonalizm, Kapitalizm v.b. hepsi beşeri sistemlerdir ve artıları olduğu gibi eksileri de vardır.
Yani tamamen kötü ya da tamamen iyi denilebilecek birer “Beşeri sistem“değildirler.
Ya İSLAM nedir?
Sadece akaid veya sadece amellerden oluşan ya da her ikisinin ortaklığında bir sistem midir?
Bu soruya da hayır!
Çünkü; Sadece inançlardan veya amellerden ya da ikisinin ortaklığından oluşan bir sistem olmaz!
Muamelatın olmadığı bir çizginin sitem olması da mümkün değildir!
İşte “İslam; Akaid, Amel ve Muamelat” üçlüsünden oluşan bir sistemdir.
Sac ayağının hangisini alırsanız topallar ve sağlam duramaz.
Konumuz İslam Sistemini anlatmak olmadığından özetle geçiyorum.
Akaidi, ameli, muamelatı olan bu kadar muazzam bir sistem neden topallıyor diye sorsak verilecek cevapda: Efendim muamelat kısmı yok ki denilir…
Peki, Hulefai Raşidin ve sonrası dönemlerde, 1924’e kadar; sac ayağının üçü de vardı ama devrimler yine; daima kendi çocuklarını yedi deyince verilecek cevap var mıdır?
Eğer bu soruların cevabını Müslümanlar kendilerine ve muarızlarına dürüstçe verebilirler, ihtirasi yapılan hataları; “Şeytan kandırdı”, “münafıklar karıştırdı” ya da “o yahudi var ya yahudi hep o yaptı” gibi kolaycılıklara kaçmadan veya hatayı yapanlar yerine İslamın Sistemine yükleme cehaletine düşmeden açıklayabilirlerse işte o zaman “ Devrimler; kendi evlatlarını yeme alışkanlığından” vaz geçer.
90 yıldır İstiklal Mahkemelerinin acımasızlığını eleştiren bizler veya siyasi devrim yaptığını iddia edenler ya da hâlâ nasıl bir oyuna düştüklerini araştırıp bulamayanlar ve kendilerine bile itiraf edemeyenler; Silivri Mahkemelerine veya özel yetkili mahkemelere “Oh ne de iyi yapıyorlar, yaptılar” diyerek bakarsa, gün gelir yine bir “Siyasi Mahkeme Kurulur” ve yine devrimler evlatlarını yemeye ; dün ve bu gün olduğu gibi devam ederler...
Ya devrim yapmaktan vaz geçip devinip yapacaksınız ya da kukla mankurtlar olup her daim devrimi yapan gücün kuyruğu olacaksınız zorlamasının figuranı olmayı kabul edenlerle yapılan devrimler daima evlatlarını yemeye devam edecektir!
Devrim yapmakla, ahlaksızlıkta çığır açmayı da karıştırmamak lazım!
Vesselam…