Konumuza girmeden önce dün vefat eden Ahmet Bayraktar ağabeyle ilgili birkaç kelam etmek istiyorum, merhum Ahmet ağabey dik duruşlu, ilkeli, dürüst ve açık sözlü bir insandı. Onu ilk tanıyan belki sevemeyebilirdi ama tandıkça ne kadar dürüst bir insan olduğunu görüp severdi. İş hayatının yanında sosyal faaliyetlerde de çok hizmetleri olmuş bir insandı, Sanayilerdeki kooperatif yöneticiliği yaptığı dönemlerde çok güzel hizmetleri olmuş, bunun yanı sıra bir dönem İslam Vakfının Başkanlığını yürütmüş, Ak parti ilk kurulduğunda istişare heyetinde yer almış, hem şehir için hem de inancı için fedakârlık yapmış değerli bir insandı, kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, Rabbim taksiratını affetsin diyerek asıl konumuza geçmek istiyorum.
Eskiden toplum mühendisliği nasıl yapılır diye merak ederdim, Allah öyle bir meslek nasip etti ki toplum mühendisliğinin tam göbeğinde bulduk kendimizi. Eskiden bu işler fısıltı gazetesiyle, mahalleli baskısıyla veya bölgenin ileri gelenleriyle yapılırdı, şimdi ise bu işi basın yayın organları ve sosyal medya üstlenmiş durumda. Şehrimizde eskiden beri bu işi yapmaya çok hevesli insanlar var, ama bunu yaparken de işin doğrusunu değil de egemen güçlerin veya beslendikleri merkezlerin menfaatlerine göre yapmaları işin en köyü tarafı. Gazeteyi kurmadan önce bu tür işlerden o kadar canım yandı ki anlatamam, şehrin liboşları alırlar bir gazeteci bozuntusunu kafaya getirip götürürler bir mekana, kafayı çektirip sarhoş ettikten sonra istediklerini söylerler ona, o gazeteci bozuntusu da anında olayı denildiği gibi haber yapar, işin yoksa uğraş ve doğrusunu topluma anlat. Bu iş o kadar canımı yaktı ki bu gazeteyi kurmak zorunda kaldım, adamlar kime kafayı takıyorlarsa gazeteci bozuntusu yalamaları ya Yelken kulübe veya şehir kulübüne götürüp yedirip içirdikten sonra kimi kafaya takmışlarsa adamla ilgili olur, olmaz bilgileri bu şerefsizlerle paylaşıp anında haber yaptırırlardı. Hatta öyle zamanlar olmuştur ki gazetelerin manşetleri değiştirilip sipariş verilen işler manşet haline getirilmiştir, bunları çok iyi bildiğimden bu gazeteyi kurdum. Gazeteyi kurduktan sonra bu işler rayına girmeye başladı ama yine de arada bir fire veriyor.
Bu detayı verme nedenim geçtiğimiz günlerde bazı basın yayın kuruluşlarında eski Vekil Hasan Basri Kurt’un Teşkilat Başkan yardımcısı olduğunu okuyunca yazık günah olmuş, onun işi değil bu iş deyip geçmiştim. Hatta bazı siyasetçiler, teşkilat mensupları veya ona yakın olan kişiler bunu öyle abartılı yayınladılar ki aklınız durur. Ne zaman ki bazı haber siteleri olayın yazılıp çizildiği gibi olmadığını yazdı. Araştırma gereği duydum ve yaptığım araştırma sonucunda Teşkilat Başkan yardımcısı olmadığını anladım. Peki, ne oldu Hasan Basri derseniz Teşkilat Başkan yardımcısının Marmara bölgesinde görev yapmak üzere kurduğu on kişilik ekibin içerisinde yer alan birisi olduğunu öğrendim. Sizin anlayacağınız dıdısının dıdısının dıdısı, teşkilat Başkan yardımcılığı hak getire uzaktan yakından ilgisi olmayan bir durum. İşte buna toplum mühendisliği diyorlar, toplumu manipüle etmek, işin gerçek yönünü topluma göstermeden görmek istediklerini topluma göstermek. Peki doğru bir şey mi asla doğru değil çok yanlış bir şey, kaybettikleri itibarı kazanmak için toplumu farklı yönde yönlendirmek gibi bir şey. Ayıptır, günahtır beyler yapmayın böyle insan kişiliğini makamlardan almamalı, tam aksine oturduğu makama kişilik kazandırmalı, insanlık bunu gerektirir.
Hasan Basri Kurt insan olarak iyi bir insan olabilir, çok fazla tanımam ancak siyasetçi olarak Babası gibi hiç de iyi olmayan bir siyaset adamı, görev yaptığı süre içerisinde şehirle bütünleşemeyen lokal ırkçılığı şehre hizmetin önünde tutan, klikçiliği teşkilatçılıktan önemli gören, kucaklayıcı değil tam aksine itici politikalar üreten bir siyaset tarzı izlediğinden siyasi tarzını hiç beğenmem. Normalde benim ne Mehmet Kurt’la ne de Hasan Basri Kurt’la en ufak bir problemim olmamıştır ama sırf Trabzonlu olduğum için onların hoşuna gitmediği tavır ve hareketleri ortaya koyduğundan ben de uzak durma gereği duydum. Adamlar Kavaklı olmayanları Afrika vatandaşı gibi görüyorlar, oysa bizim asla böyle bir düşüncemiz olamaz, insan nereli olursa olsun karakteri düzgün olduktan sonra hüsn-ü kabulümüzdür. Ama gel bu insanlara sor bak Trabzonlular bu şehrin en kötü insanlarıdır. Bunca emek veren Trabzonlular olmasına rağmen bunların en ufak bir fedakârlıkları olmamasına rağmen, bu şehre hizmet eden insanlar başkalarıysa bu şehri terk etmesi gereken insanlardır. Ancak toplum neyin ne olduğunu çok iyi biliyor, öyle yalandan toplum mühendisliği yapmaya çalışmanın kimseye faydası yok, dıdısının dıdısı iseniz adam gibi söyleyeceksiniz onu. Makamdan kişilik alan değil, makama kişilik veren olacaksınız bilmem anlatabildim mi. Kalın sağlıcakla.