Samsun/ İlkadım DOSTER Aliya İzzetbegobiç konferans salonunda konumun başlığı ile ilgili OMÜ İlâhiyat Fakültesi Dekanı Sayın; Prof. Dr. Faruk SANCAR Hoca'mız 12.04.2024 tarihinde bir saat süren bir konferans verdiler. Bendeniz de bu konferansı canlı olarak dinledim, ardından hocamızla tanıştık ve kısa bir sohbette bulunduk. Hocamızın konferansı ile ilgili aldığım notları yazıya aktarmaya çalışacağım.
Konuya geçmeden önce Faruk SANCAR Hoca'yı kısaca tanıtalım. Faruk SANCAR; 1977 yılında Samsun'un Bafra ilçesinde doğdu. 2000'de KTÜ. Rize Ilahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. 2002'de “Ali Rabben et-Taberî ve Nübüvveti Ispat Metotlari” isimli tezi ile yüksek lisansını; 2010'da Kelam ve Tasavvuf açısından Nübüvvet: Fahreddin er-Râzî ve Ibnü'l-Arabî Örnegi” baslıklı teziyle DEÜ.Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktorasını tamamladı. 2011’de RTE Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı’na Yardımcı Doçent olarak atandı. Kasım 2017’de Doçent oldu. 2018 yılı mart ayında Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne geçiş yaptı. Daha sonra profesörlüğe yükselen Sancar son Cumhurbaşkanlık kararnamesiyle OMÜ İlâhiyat Fakültesi'ne dekan olarak atandı. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanlığı'nda yapılan devir teslim töreniyle Prof. Dr. Faruk Sancar, Prof. Dr. Recep Demir'den dekanlık görevini devraldı. Halen dekanlık görevine devam etmektedir.
Hocamız öncelikle dinde yenilenmenin ne anlama geldiğini tarihi süreçten atıflar yaparak anlatmaya çalıştı. İmam-ı Şafin'in risalesi incelendiğinde ta o zamanlardan itibaren dinin fıkıh boyutundaki meselelerde yenilenme emarelerinin olduğunu ifade etti. İmam-ı Şafi MS 767- 820 tarihleri arasında yaşamış bir insan. Daha nübuvvetin 150 ile 200. yılları arası. Hoca; Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek bir müceddid gönderecektir." (Ebu Davut). Hadis-i Şerif'i hatırlattı. Bir çok İslâm alimi diyor ki hadiste yer alan (men yüceddidü) sözünden maksat bir zatdır. Ve Allah'û Teâlâ her yüz sene başında salih ve alim bir kimseyi müslümanların dinini tazelemek için gönderir. İlk yüz senenin müceddidi, Ömer İbni Abdilaziz, ikinci yüz seneninki İmamı Şafiî üçüncü yüz seneninki Ebul Hasen el Eşarî, dördüncü yüz seneninki Ebû Hamid el-İsfiraini, beşinci yüz seneninki İmamı Gazalî'dir.
Hoca; " Bu bilgiler ışığında İmam-ı Şafi'nin risalesi incelendiğinde ortaya koyduğu teoriler kapsamında dinde yenilenme hareketleri oluşmaya çoktan başladığı görülecektir" dedi. Hoca,konuşması sırasında şu Hadis-i Şerif'i nakletti. Rivayete göre, Ebu’d-Derda ile Resulullah (a.s.m) arasında şöyle bir konuşma geçer:
- Ebu’d-Derda: Yâ Resulallah! Mümin hırsızlık yapar mı?
- Resulullah (a.s.m): Evet, bazen olabilir.
- Ebu’d-Derda: Peki, mümin zina edebilir mi?
- Resulullah (a.s.m): Ebu’d-Derda hoşlanmazsa da "Evet!”.
- Ebu’d-Derda: Peki, mümin yalan söyler mi?
- Resulullah (a.s.m): "Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur.” Hadis-i Şerif' i nakletti ve hadis üzerinde kendi yorumlarını serd etti.
Hoca, dinde yenilenme konusu imanı ve ibadet konularında asla yapılamayacağını, hayat tarzımızla ilgili, teknolojinin gelişimiyle beraber yapılması gerektiğini belirtti. Böbrek nakli ile ilgili meseleyi İbn-i Rüştü'ye mi bırakalım? sorusuyla dikkatimizi çekti. Elbette ki bu gibi meseleleri günümüzdeki bilim ve din alimlerimiz bir araya gelerek çözüm bulmalıdır. Konferansın sonunda birebir görüşmemizde " güncellenmesi gereken meseleler konusunda örnekler verilebilir mi?" soruma karşılık " yüzlerce örnek vardır, elbette verilir" karşılığını verdi ve "talak" konusunu örnek verdi.
Hoca konuşmasında sık sık "islâm düşüncesi" diye bir kavram kullandı. İsläm ile islâm düşüncesini karıştırmanın sakıncalarına anlattı. İslâm düşüncesi insan düşüncesi, insan üretimi olduğunu ifade etti.Hoca, İslâmın doğuşundan 1200 sene sonrasına kadar sosyal hayatta pek bir değişiklik olmamasına rağmen İslâmın inşası noktasında pek çok çalışmaların vuku bulduğunu İbn-i Rüşt ve İbn-i Teymiye'den örnekler vererek anlattı. O zamanların mücedditleri aynı zamanda filozof olduklarını belirtti. Konuşması esnasında tarihçi yaklaşımında bulunan hocalara da vurgu yaptı. Nisa Süresi 59. Ayet-i okudu.
Meâlen Cenab-ı Hâk; "Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir.buyurmaktadır. Rasulüne sorun ibaresi o zamanki sahabileri ilgilendiren bir durum olduğunu düşünenlerin de olduğunu belirten hoca ; Allah Teâlâ'nın Rasulü hangi sıfatla sahabilere ve insanlığa seslendiği de önemlidir" dedi. Ayrıca bir peygamberinözelde birine bir şey söylediğinde umuma şamil olamayacağını da vurgulamaya çalıştı.
Takdir edersiniz ki, bir sakatlık konferansta anlatılanları yazıya dökmek kolay iş değildir. Hoca' nın konuşmasını izleyen birisi olarak aldığım notları anladığım şekilde ifade etmeye çalıştım. İnşallah amacıma ulaşmışımdır. Hocamızın hoş görünüşüne inanarak bu yazıyı kaleme aldım. Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Selâm ve dua ile...