Gençliğimiz, ülkülerimizin, inançlarımızın peşinde sosyalizmle, ateizmle velhasıl İslamın dışındaki fikir ve ideolojilere karşı mücadeleyle geçti…
İnançlıydık…Samimiydik…
İnanın yeni devlet kurmak, yeni bir rejim ihdas etmek gibi bir derdimiz yoktu…
Mümkün olduğunca dinimizi, tarihimizi öğrenmeye yaşamaya çalışır bir yandan da eğitimimizi, istikbalimizi düşünür!
Toplanır, tartışır, konuşur, okurduk…
Siyasi bir beklentimiz, mevkii makam hırsımız hiç olmazdı!
Olsaydı sicilimiz bozulur, sabıkamız olur diye korkar; sokaklarda, okullarda kurtarılmış bölge yapabilmek için kavgalara, duvar yazılarına girer miydik!
Anarşik olay nedeniyle gözaltına alınıp, parmak izi alınmıştır diye GBT kartımıza not düşülürmüydü..!
Sonra 1980 darbesi oldu diye pes de etmedik!
Aynı hızla araştırmaya,dinimizi, tarihimiziöğrenmeye devam ettik…
Yine şahsi beklentimiz, mevkii makam hırsımız yoktu!
Hatta sırtımıza basıp geçsinler, yeterki biz atlama taşı olalım bataklıkta derdik!
Oldukta…Şimdilerde olmadı ki denen, 28 Şubat’ta da pes etmedik!
Devam dedik…Devam…İnancımızın mücadelesine bilgiyle, ihtiyatla devam…
Sonra; hem inancımıza uygun hem de toplumsal kabul gören Akparti’miz kuruldu ve yine yerimizi aldık…Olsun atlama taşı olalım dedik!Oldukta…
Sonra ne olduysa, bataklıkta taş olanların üstüne basıp karşıya geçenlerin, “ Zarrab gibilerin önüne yatarım” diyenüç beş kaltabanı savunduğunu duyunca kahrolduk…
Evde yakalanan milyon dolarlık “ Ne idüğü aslında belli olan” paraların yok Bosna’nındı, yok İHL’nindi hezeyanlarını dinleyince yine kahrolduk ama “Def’i mefasid celb-i menafiden evladır” diye yutkunmaya başladık…
Yutkunduk…Yutkunduk…Yutkunduk…
Ama yutmadık, yutamadık…
Geçmiş güzellikleri, yapılan hizmetleri anıp övündük, üçer beşer patlayan pislikleri görüp patlasın, cerahat aksın dedik ama cerahati savunanları da gördük…
Umudun yerini sızıya ve gönül yarasına terk eyledik…
Terk eyledikte ne oldu?
Her boşluk santim santim “nevzuhurlar”, “cerahati patlama noktasında olanlar” tarafından hemen dolduruldu! Öyle de dolduruldu ki!
Eskiden kalanları, bataklıktan atlayıp geçenleri bile bozdular ve kendilerine benzettiler…
Neredeyse, nevzuhurları, cerahati şişenleri bile savunur duruma gelindi…
Patlasın…Temizlensin…Özümüze, ruhumuza dönelim bile diyemez olduk yani oldular…
Bunları düşündükçe aklıma; Merhum milli Şairimizin şu dizeleri gelir…
Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk,
Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!
…
 Meşhed! O ne? Sâhandaki meyhâne midir?
Kandilin, görmüyorum, nerde? Şu peymâne midir?
…
En büyük düşmanıdır rûh-i Nebî tefrikanın;
Adı batsın onu İslâm’a sokan kaltabanın!
…
Veriniz başbaşa; zîrâ sonu hüsrân-ımübin;
Ne hükûmet kalıyor ortada billâhi, ne dîn!
…………
Ve “Asım”dan son bir beyt hafızam da çınlıyor..!
Kafa bitmiş demek artık, çekiver kuyruğunu!
Kuvvetin hakkı mıdır enselemek bulduğunu?
---------
Akif; geçmişte yazmış diye;
Sanmayın geleceğe, bizlere hitâp etmez…