Diyalog…

Diyalog başlığıyla daha önceden de bir yazı yazmıştım. Bu yazımda daha farklı bir diyalogu anlatmaya çalışacağım. Geçtiğimiz yılın son günlerinden bu yana hastaneden OMÜ Tıp Fakültesi Gastroenteroloji servisiyle ev arasında mekik dokumaktayız. Sabah erken saatlerde gittiğimiz hastaneden akşam saat 22.00 sularına kadar hastanede çeşitli katlarda dolaşarak hastamızın tedavisini yaptırmaya çalışıyoruz.

Bu süreçte biraz da hastanede olup bitenleri gözlemlemeye ve bunları sizlerle paylaşmaya karar verdim. Özellikle Gastroenteroloji katında yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. Hastalara çalışanlar azami özeni göstererek tedavi uyguluyorlar. Bölüm başkanı Prof.Dr. Ahmet Bektaş'tan tutun da, Doç.Dr. Beytullah Yıldırım'a ve diğer hekim personeller, hemşireler, hastabakıcılara kadar herkes, Gastroenteroloji ABD bölüm başkanı Prof.Dr. Ahmet Bektaş'ın, talimatlarını bire bir uygulamaktalar. Hastaların ifadelerini sizlere aktaracağım.

Bir hasta: "Ben bu servise geleli yaklaşık 10 günü geçti. Uzun süren bir tedavi sürecindeyim. Bir kez olsun hastabakıcısından hemşiresine hekimine kadar kaşının üzerinde gözün var demediler. Öf aman bıktık senden demediler. Bana evinde bakan evlatlarım bile bu kadar iyi davranmıyorlar. Ancak bir olumsuzluk var ki onu bir türlü aşamıyorlar. Her öğün gelen yemekler o kadar soğuk ki nerede ise buzdolabından çıkarılıp getirilmiş gibi bize yememiz için veriliyor. Alternatifimiz olmadığı için yemekleri soğuk soğuk tüketmekteyiz. Bu konuda yetkililere ben söylemedimse de söyleyen arkadaşlarımız mutlaka olmuştur. Düşünebiliyor musunuz üstadım ? Size bir tabla içinde 3-4 çeşit yemek geliyor ve sizde bu tablonun içindeki yemekleri afiyetle yemek için kollarınızı sıvıyorsunuz.. Çorbaya ilk kaşığınızı daldırıp ağzınıza getirdiğinizde , üzeri kaymaklanmış buz gibi bir çorba ile karşı karışıya kalıyorsunuz. Zar zor çorbayı içiyorsunuz ve ardından diğer yemeğinizi yemeye çalışıyorsunuz. O da ne ikinci yemekte buz gibi ve içindeki yağlar nerede ise donmuş bir vaziyette. Ikına sıkıla bu yemeği de yedikten sonra, en çok hoşunuza giden salata oluyor. Ya da tatlı çeşitleri oluyor" dedi.

Diğer taraftan hemen bir başka hasta söze katılıyor: “Bende OMÜ Tıp Fakültesi Gastroenteroloji servisinde 15 gündür tedavi görüyorum. Benim de yemeklerden yana şikayetim var. Çok soğuk yemekler ve öğleyin verilen yemek akşama yine temcit pilavı gibi ısıtılarak veriliyor. Hadi aynı yemeği iki öğün üst üste veriyorsunuz ama bari sıcak verinde içimiz ısınsın. Her defasında yemeklerimiz soğuk olarak gelmektedir. Bu konuya hastanenin gıda mühendisleri mi yoksa diyetisyenleri mi el atarak çözerler bilmiyoruz. Ama sizin hastanızın burada olması bizim için çok iyi oldu, zira siz bu sorunumuzu kaleme alırsanız çok seviniriz" dedi.

Araştırmaya daha başka servislerde, KBB'de Göz'de, Beyin Cerrahide ve Nöroloji servislerinde devam ettirdim. Hepsinin sorunları aynıydı. Yemeklerin soğuk dağıtılmasına ilişkindi. Ne yalan söyleyeyim ben de yemeklerin soğukluğuna tanık oldum.

Bu yazımı kaleme almadan önce de hastane yetkilileriyle kısa bir sohbetimiz olmuştu. Onların da bana ifadeleri aynen şöyleydi: “Kim olursa olsun bizi eleştirebilir, eksikliklerimizi bize iletirler ve bizde hemen sorunun kökten çözümü için elimizden geleni yaparız" Ben de bu yazıyı hazırlarken hastane yöneticilerine yemeklerin soğuk gelmesi ve temizlikle ilgili sorunlar hakkından yurttaşlarımızın sorunlarını yazacağımı söylediğimde: "Yapıcı eleştirilere her zaman hazırız ve kendimizin eksikliğini bu yolla görerek sorunu çözmeye çalışırız" dediler.

Hastalar temizlik konusunda da muzdarip olduklarını vurguladıklarında ise ben hemen kendilerine şu soruyu sordum: “Sizler en az yatanınız 10 gündür hastanedesiniz, kaçınız kalkıp da sağı solu kirleten hasta ya da hasta refakatçisine arkadaş sizin yaptığınız çok yanlış biz burada temiz olmalıyız. Nasıl evimizde temiz oluyor isek burada da aynı sorumlu davranışı göstermeliyiz diye sordunuz ya da kendi kendinize öz eleştiride bulundunuz mu?” Bu soruyu sorduğumda herkesin ağzı dut yemiş bülbül gibi kapandı. "Doğru diyorsunuz haklısınız. Aslan yattığı yerden belli olur" diyerek bu konuda hastane temizlik ve hijyene kökten katılacaklarını belirttiler.

Yazımı bitirmeden OMÜ Tıp Fakültesi Başhekim Prof.Dr. Mustafa Bekir Selçuk'a, yemeklerin soğuk gelmesi ile ilgili soru sorduğumda “Haklısınız bu sorunu çözmek için aylardır uğraşı vermekteyiz ve şimdi sorunun çözümü için yeni bir firma ile anlaştık. Sıcak yemek arabalarıyla artık hastalarımız ve refakatçilerimiz soğuk yemek yemeyecekler. Uzun zamandır yemeklerin soğukluğundan yönetimimize şikayetler gelmekteydi. Bizde sorunun çözümü için her kata sıcak yemek aracı alarak sorunu kökten çözmeye çalışıyoruz” dedi.

Yılın son günü saat 18 veya 19 civarındaydı. OMÜ Tıp Fakültesi Başhekimi Prof.Dr. Mustafa Bekir Selçuk, Başhekim Yardımcısı Prof.Dr. Mustafa Sünbül, Prof.Dr. Rıza Rızalar, Hastaneler Başmüdürü İsa Erfalay, Hastane Müdürü İbrahim İnan, Halkla İlişkiler Danışmanı Halis Dan, Hemşirelik Hizmetleri Müdürü Şebnem Kayan ve yanlarında diğer personellerle hastaların, hasta yakınlarının ve katlarda görevli tüm personellerin yeni yıllarını kutladılar. Hastaların hastane yönetiminin bu inceliğinden dolayı çok motive olduklarını defalarca kez ifade ettiler. Doğrusu sevgili okurlarım, OMÜ Tıp Fakültesi hastanesinde yatan hastaların ve yanlarında bulunan refakatçilerin hastane yönetimine olumlu tepkileri ve olumsuz tepkileri yanı sıra kendi kendilerine de öz eleştiri vermeleri benim için bu yazmaya yetti de arttı. Bütün okurlarımın yeni yıllarını kutlarım. Saygılarımla