Ülkemizde; örgün eğitim devlet tarafından yürütülmekte, yaygın eğitim de devlet ve sivil toplum kuruluşlarınca yapılmakta, devlet tarafından da denetlenmektedir.
Tarikat ve cemaatlerin kendi müritlerine dönük yaptıkları eğitim faliyetleri kısmen denetime tabidir. Özel okul da açan bu yapıların, yaptıkları örgün eğitim müfredatı devlet tarafından belirlenmekte, öğretmenlerin özellikleri de devletçe düzenlenmektedir.
Örgün eğitim de dahil olmak üzere yaygın eğitim ve özel sohbet programlarının standart denetimlerinde, kayda değer bir olumsuzluk görülmemektedir. Resmi prosedürleri yerine getiren tarikat ve cemaatlar, özel sohbetlerinde çoğu kere kendi aidiyet konularını gündem yapmakta, kendilerine tabi olanlara kendi kural ve ölçülerini hatırlatmaktadırlar.
Devletin eğitim kurumu milli eğitim bakanlığıdır. Örgün eğitimi de yaygın eğitimi de bu kurum şekillendirmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı da yaygın eğitimde hem yetkili hem de başarılıdır. Özellikle din eğitiminin büyük bir bölümü yaygın eğitim kapsamında bu kurum tarafından yürütülmektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din Eğitimi Genel Müdürlüğü ve Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ülkemizdeki yaygın din eğitiminde çok da başarılı görülmektedir. Yüz elli bin personeliyle Camilerde ve Kur'an Kurslarında yürütülen yaygın eğitim, Diyanet İşleri Başkanlığının yüz akı hizmet alanıdır.
Merdiven altı, merdiven arkası diye; bazen ironik, bazen argo anlatımla, tanımı yapılmaya çalışılan din eğitimindeki olumsuzluklar, Diyanet İşleri Başkanlığının bu alandaki hizmetleriyle tarihe karışmıştır. Buna rağmen zaman zaman cemaat ve tarikatlardan ortaya çıkan olumsuz örnekler Diyanet İşleri Başkanlığının değil, sözünü ettiğimiz yapıların kusuru ve günahıdır.
Devlet, bu yapıları belli bir şekle sokmalı, denetimini de düzenli olarak yapmalıdır. Tarikat ve cemaatlerin yapısını ve hizmetlerini düzenleyen bir mevzuat oluşturulmalı, devlete millete değer yargılarına ve ahlâki değerlere uygun olmayan bir durum tespit edildiğinde çaydırıcı cezalar verilmelidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı personelinden, genel ahlâk kurallarına uymadığı tespit edilenlerin kurumla ilişkisi kesilmektedir. Buna benzer kesin hüküm ihtiva eden kuralların tarikat ve camaatlar için de uygulanması sağlanmalı, bir örnek dahi tespit edilmiş olsa o yapı dağıtılmalıdır. Bu olumsuzluklar, siyasi hesaplara kurban edilmemelidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı; gerek dini eğitim verme, gerekse ibadet hizmetlerini sunma ve ibadet yerlerini yönetme konusunda yeterli ve kalifiye personele sahiptir. Dini bilgi sahibi olmak için her hangi bir cemaat ve tarikata ihtiyaç yoktur. Özellikle son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı bu hizmetleri; millettin takdirlerini kazanacak şekilde başarıyla yürütmektedir.
Başkanlığımızın atadığı, genç ve dinamik il müftülerinin, eğitim hizmetleri başta olmak üzere; tüm hizmetlerin en verimli şekilde yürütülmesi için gayret ettikleri görülmektedir. Otuz beş yıl, Diyanet İşleri Başkanlığının farklı birimlerinde görev yapmış biri olarak; vatandaşlarımızın bu kuruma güvenmelerini tavsiye ediyorum. Bu kurumu kötüleyenlerin, farklı hesaplarının olduğu bilinmelidir.
Örgün ve Yaygın Din Öğretim ve Eğitiminin devlet kontrolünde yürütülmesi önem arz etmektedir. Körpeçik çocuklara kimlerin ne anlattığı bilinmelidir. Bu anlamda, İlâhiyat Fakültesi müfredatları buna göre şekillendirilmelidir. Bir çok rektörün ilahiyatçı olduğu günümüzde İlâhiyat Fakültesi mezunlarının iyi yetiştirilmeleri sağlanmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı da; gerek eğitim, gerekse din hizmetinde çağın teknolojisine uygun projeler üretmelidir.