Dünya görüşümüze yakın insanların hatalarını görmezlikten gelip başkalarının hatalarını görmek hakkı inkâr etmektir. Kendi mahallemizdeki insanları eleştirip hatalarını düzeltmeleri için nasihat etmek insanlık görevidir. Bunu yaparken başkalarının kalkıp siz şöyle kötüsünüz böyle kötüsünüz deyip kendi hatalarını görmezden gelmelerine de izin vermeyiz. Herkes önce kendi kapısının önünü temizleyecek ondan sonra başkalarından kapılarının önlerini temizlemesini isteyecek. Gelen ağam giden paşam mantığı da bizim ahlakımıza uymaz, ortada bir hata varsa bunu söyleyip muhataplarının ders almasını sağlamak zorundayız. Neden böyle bir girişle başladık derseniz önce hükümetin bazı hatalarından başlamak suretiyle yerele doğru gelmek istiyorum.
Faiz Allah’ın emriyle yasaklanmış, hakkında ayet ve hadisler varid olmuş, toplumun ekonomik bakımdan sıkıntılar yaşamasına neden olmuş bir olaydır. Ancak Kuran’da bahsedilen faiz bugünkü ekonomik ortamdaki enflasyonun parayı pul ettiği bir faiz midir? Yoksa Allah Resülü’nün Hadis-i Şerif’te “Elhındatü bilhındati, mislen bimislin velfazlu Riba” dediği yani ‘Bir kilo buğdayın karşılığı bir kilo buğdaydır, fazlası riba yani faizdir” buyurduğu malın karşılığı maldır cinsinden bir faiz midir? Buna âlimlerin karar vermesi lazım. Doğruysa Hayrettin Karaman Hoca, devletin verdiği kur koruması hibedir helaldir demiş, bu çok cesur bir fetva. Neye göre bunu söyledi bilemiyorum ama sıkıntılı bir durum. Bu işin dini yönü, gelelim ekonomik boyutuna. Daha önceki köşe yazılarımda da dediğim gibi dövizin durdurulması için faizin yükseltilmesi gerektiğini benim altı yaşındaki torunum da bilir. Kaç seneden beri ısrarla dövizin yükselmemesi için önce üretimi artırmak lazım onu yapamıyorsanız faizi yükseltmek zorunda kalırsınız dediğimizi bizi okuyan herkes bilir. Naci Ağbal’ın bu yöndeki politikaları yüzünden görevden alınması çok yanlış bir hamleydi. Gelinen noktada adamın dediklerinin doğru olduğu anlaşıldı ve aynı o politikalara dönüldü. Toplumun büyük bir kesimi ‘Nas ne oldu diye?’ dalga geçerken Nas’ın ayet ve hadis olduğunu bilmeden bunu demek istediği açıkça ortada. Madem dönüp dolaşıp bu noktaya gelinecekti bu kadar inat etmenin anlamı neydi?
Aynı şekilde şimdi de kiralarla ilgili kanun çıkaracaklarmış. Allah aşkına kimse çıkıp arkadaş adam üç dört milyon ödeyip ev alıyor bırakın da on bin lira kira alsın demiyor. Yok efendim yüzde yirmi beşin üstüne çıkılamazmış, serbest ekonomide böyle bir uygulama olabilir mi? İnsanları sıkıntıya sokmaktan başka ne işe yarayacağını çok merak ediyorum. Tanıdığım pek çok insan evlerinde bin beş yüz iki bin liraya oturan kiracıları şu veya bu gerekçeyle çıkarıp evlerine boya yaptırıp on bin liraya kiraya verdiler. Şimdi bu insanlar mı suçlu yoksa ekonomiyi bu hale getirip eskiden yüz liraya dolan pazar çantası şimdi bin liraya zor dolduğunda insanları çileden çıkaranlar mı suçlu? Şu da bir gerçek ki maliyeti beş lira olan bir tas mercimek çorbasını kırk elli liraya veren esnafın yaptığı da insafsızlık değil de nedir? Etli çorbaları anlarım ama kilosu otuz lira olan mercimekten en az yirmi tas çorba çıkar, siz o çorbanın kâsesini kırk elli liraya verirseniz bunda insaf aranmaz. Devlet bunlara denetim getirsin, fahiş fiyatla mal satanlara gereğini yapsın ama usta yevmiyesinin bin, bin beş yüz lira olduğu bir ülkede, bir daire maliyetinin iki milyon lirayı geçtiği bir ortamda bunu satın alan insanın on bin lira kira almasına engel olmaya kalkarsanız insanlar gider paralarını kur korumalı faize yatırırlar. Nasıl olsa Hayrettin Hoca fetvasını da verdi, vergisi yok, riski yok yattığın yerden bir milyon liraya elli bin lira alırken gidip üretim yapmanın âlemi yok diyerek herkes bankanın yolunu tutar. Bu durumda da ne sanayici kredi kullanıp iş üretebilir ne işveren iş yapıp istihdam sağlayabilir ne de vatandaş düşük faizli kredi kullanıp ev alabilir. Hâl böyleyken ev kiralarının düşmesini beklemenin hayalden de öte bir durum olduğu açıkça ortada.
Son olarak yeni gelen valimize hoş geldiniz diyorum. Nasip olursa rahatladığı bir zaman ziyaretine gideriz. OSB ile ilgili çok ciddi iddialar ortaya atılmakta. Hatta giden valimizin gitme nedenlerinden biri olarak OSB’de yanlış taleplere karşı geldiğinden gönderildiği iddia edilmekte, şayet doğruysa şehrim ve ülkem adına üzülürüm. Bizim işimiz doğrulatın yanında yanlışların karşısında olmaktır. Umarım ve dilerim ki tüyü başında bitmemiş yetimin hakkını yöneticilerimiz kimseye yedirmezler. Rabbimden doğruların yardımcısı yanlışların da ıslahına vesile olmasını temenni ederek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.