DOĞRULARI YAZSAK ELİMİZ Mİ KIRILIR ?
Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde “Sizden birisi bir kötülük gördüğünde onu eliyle düzeltsin, şayet ona gücü yetmez ise diliyle düzeltsin, ona da gücü yetmez ise kalbi ile buğzetsin; bu da imanın en zayıf noktasıdır” buyurmaktadır. Bu Hadis-i Şeriften ne anlıyoruz derseniz, kötülüğü eliyle düzeltecek olan devlettir. Devleti temsil eden kurum amirleri bu işin manevi sorumlularıdırlar. Diliyle düzeltecek olanlar da bizler gibi yazıp çizen, sözü toplumun belli kesimlerine ulaşma imkânı olanlardır. Kalbi ile buğzetmesi gerekenler ise elinden hiç bir şey gelmeyen insanlardır, ki buna da imanın en zayıf noktası diyor Allah Resulü. Toplumda olup bitenlerle ilgili yapılan haberlere ve yazılan köşe yazılarına baktığımızda ne kamu görevlilerinin, ne de basın camiasının doğruları yazmaya yanaşmadığını görünce bu yazıyı yazma gereği duydum. Allahü teâlâya binlerce kez şükürler olsun ki bu işi bize nasip etti de topluma doğruları yazmaya imkân bulduk. Yoksa her gün cinnet geçirirdim, zira olayların topluma yansımasına bakınca cinnet geçirmemek için deli olmak lazım.
Dilerseniz bir kaç olayın basına yansımasını ve işin gerçek boyutunu ele alarak ne demek istediğimi biraz daha detaylı anlatmaya çalışayım. Salıpazarı ilçesine yapılmakta olan Elektrik Santrali ile ilgili yapımcı firma kapasite artırımında bulunmuş, Büyükşehir Meclisi olmaz demiş ama 'Valilik ÇED raporuna gerek yoktur demiş' şeklinde haberler çıkınca Valilik, bir basın açıklaması yaparak olayın tamamen Valilik makamının dışında gerçekleştiğini, ilgili kuruluşlardan izin alan şirket Bakanlıktan ÇED raporunu alarak işini halletmiş. Şimdi sizlere soruyorum, hiç bir İl Müdürlüğü, Valilik makamının haberi olmaksızın böyle bir konuya okey verebilir mi? Bu yazışmalar yapılırken hiyerarşi gereği Valilik makamının onayından geçmesi gerekmiyor mu? Hadi diyelim Bölge Müdürlükleri Valilik Makamına yazıyı sunmadan direk Genel Müdürlüklerine yazabilirler ama hiç bir İl Müdürlüğü Valilik Makamının onayı olmaksızın yazı yazamaz, her İl Müdürlüğü bir vali yardımcısına bağlıdır, o Vali Yardımcısının onayı olmaksızın kalem oynatamaz.
Peki, neden böyle konuşuluyor veya basına beyanatlar veriliyor derseniz, hani geçmiş yazılarımda anlatmıştım ya, herkes işini yapıyor diye, aynen bu iş de öyle yürüyor. Büyükşehir Meclisi vatandaşlardan gelen tepkiyi gidermek adına olaya olumsuz raporu verip mecliste reddediyor, ardından Valilik olayın bu boyutunu düşünüp işin içinden çıkabilmek adına bizimle ilgisi yok Bakanlık bu işi bize sormadan halletti deyip işin içersinden çıkıyor. Peki, Bakanlık ve ilgili şirket ne yapıyor derseniz tüm bu yazışmaları yaparken ilgili kişileri arayıp onay vermeleri yönünde elaltından veya siyasetçileri devreye sokarak onay alıyor. Şayet onay almakta güçlük çekeceği kurum olursa onun da alternatifini bulup onu devreye sokuyor. Örneğin OMÜ yerine KTÜ’den görüş alıyor. Sürmene’deki Su Ürünleri Fakültesi, Salıpazarı’nda yapılacak olan Hidroelektrik Santrali ile ilgili rapor verebiliyor ise bunun ne anlama geldiğini anlamamak için akıl hastanesinde yatmış olmak gerekmez mi?
Sadece bu olay bizim bürokratların ve gazetecilerin neyi nasıl haberleştirdiklerini ve olayları kamuoyuna nasıl yansıttıklarını görmek için yeter de artar bile. Hadi diyelim ki bürokratlar birilerinden korkup öyle davranmak zorundalar. Zira adamlar makamlarını korumak için bazı şeylere göz yumuyorlar, şayet yummasalar oturdukları koltuktan kalkmak zorundalar. Peki, bizim basın camiasına ne demek lazım? Bir meslektaşımız muhabirine yapılan olayla ilgili feryadü figan edip tüm camiayı suçluyor. İyi güzel de bu fakir doğruları yazıp çizdiği için ellerinde silahlar, mermiler, jiletli sopalarla öldürmeye gelenlere karşı dimdik durduğunda hangi basın mensubu olayı kınadı, bunu da söylese çok iyi olacak. Bırakın arkamızda durmayı o günlerde basın o kadar güzel dizayn edildi ki bizi vurmaya gelenleri yoldan geçenlermiş gibi gösterecek kadar alçaklaşıp şerefsizce haber yapanları dahi gördük o günlerde. Hatta olayın habercilik değil alacak verecek yüzünden olduğunu söyleyen şerefsiz, alçak meslektaşlarımız dahi olduğunu müşahade ettiğimizde bu arkadaşlarımız neredeydi çok merak ediyorum.
Bakın bizi kendisi ile ilgili yaptığımız haberlerden ötürü mahkemeye veren Mustafa Bekir Selçuk’la ilgili İran seyahati ile ilgili nasıl bir yazı yazmışız ona bir baksınlar da gazetecilik nasıl yapılırmış onu öğrensinler. Çok merak ediyorum bu arkadaşlar doğruları söyleyip yazıp çizseler acaba elleri mi kırılır çok merak ediyorum. Üç beş kuruşluk dünya menfaati için olayları tam tersine çevirmenin ne anlamı var anlamış değilim. Konuşmaya sıra geldiğinde mangalda kül bırakmayan bu insanlar, icraata sıra geldiğinde, bu kadar dönmenin ne anlamı var anlamış değilim. Bu santralleri istesek de istemesek de yapacaklar… Ülkenin de ihtiyacı var, ancak bunu yaparken doğayı, yeşilliği, doğal yaşamı düşünerek onlara zarar vermeden yapılması için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız ama artistlik değil.
Kalın sağlıcakla