Doğu Karadeniz Bölgesi ağızlarında kullanılan bazı kelimelerin şekil bilgisi, semantik ve etimolojik yönden incelenmesini amaçlayan çalışma sonuçları hakkında açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Salim Küçük, Doğu Karadeniz'de konuşulan lehçenin Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı. Özellikle Göktürk, Uygur, Karahanlı ve Kıpçak sahasına ait yazılı eserlerde yer alan bazı kelimelerin halen Doğu Karadeniz Bölgesi ağızlarında kullanıldığını kaydeden Küçük, bu kelime ve lehçeden örnekler verdi.
'HAÇAN' KELİMESİ ORHUN YAZITLARI'NDA VAR
Özellikle Doğu Karadeniz'de sık kullanılan ve Lazlarla özdeşleştirilen 'haçan' kelimesinin aslının Türk olduğuna işaret eden Küçük, bu kelimenin Orhun Yazıtları'nda bile bulunduğuna dikkat çekti. Yrd. Doç. Dr. Küçük, şöyle konuştu: "Haçan kelimesi Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Gümüşhane ağızlarında 'ne vakit, ne zaman, ne zaman ki, her ne zaman, vaktaki, mademki, ne çabuk, nasıl, ne suretle' manalarına gelir. Haçan kelimesinin kökeni Eski Türkçe'de kaçan kelimesine dayanmaktadır. Giresun ağzında kelime zaman anlamının dışında madem manasında da kullanılmaktadır. 'Haçan geldiniz? Haçana kadar geleceksiniz?' şeklinde kullanımlara da rastlamak mümkündür. Anadolu'da Isparta 'Haçan sizin eve geldimse boş bulamadım', İzmir, Balıkesir, Kocaeli, Bolu, İstanbul, Kastamonu, Çankırı, Çorum, Tokat 'Haçan gidip geldin?', Ordu, Samsun, Kars, Erzurum, Niğde, Konya, Mersin, Muğla, Eskişehir ve hatta Kıbrıs ağızlarında 'haçanda, haçanabir: Ben seni kapının önünde haçanabir bekleyeyim?'şeklinde kullanılmaktadır. Kelime Eskişehir, Trabzon, Rize (Dağınıksu), Kırklareli, Tekirdağ, Bursa ağızlarında 'Açan, ben gelinceye kadar ölmüş' şeklindedir. Orhun Yazıtları'nda kelime kaçan şeklindedir"
'Dünür' kelimesinin kökeninin bile Orta Asya'da olduğuna dikkat çeken Küçük, Eski Uygur yazıtlarında yer alan bir cümleyi günümüze şöyle uyarladı: "Eski Uygur yazıtlarındaki dünür kelimesinden bahsedilir. Mesela, 'Ol ellig kan kızın edgü ögli teginke kolmış erti tüşür büşük bolmış erti/ O kral-han'ın kızını iyi düşünceli prense istemiş ve dünür olmuşlardı' şeklindedir."
1071'den sonra, 11. yüzyıldan başlayarak 14. yüzyıla kadar devam eden sürekli göçler ile 24 Oğuz boyundan en az 23'ü olan ve özellikle Kayı, Kınık, Avşar, Salur, Çepni, Bayındır, Bayat, Alayuntlu ve Eymir, Kıpçak, Çiğil, Kanglı gibi Türk boylarının yerleşmiş olduğu Anadolu'da, boylar arasında bir takım ağız ayrılıkları bulunduğu için Eski Anadolu Türkçesi ile yazılan eserlerde ve ağızlarda kullanılmakta olan kelimelerde birtakım ses ve şekil bilgisi ayrılıklarına rastlandığını da kaydeden Yrd. Doç. Dr.
Küçük, şöyle devam etti: "Bunun sebebi Oğuz boyları arasında başlangıçtan beri var olan farklı ağız eğilimleridir. Çünkü Oğuzlar uzun süre devam eden göçebe yaşayışlarının etkisi altında kalarak, şüphesiz standart tek bir Oğuzca konuşmamışlar, 24 boy arasında ses ve şekil bilgisi bakımından değişen birtakım ağız ayrılıkları olmuştur. Nitekim Anadolu'daki yer adları da bu önemli gerçeği doğrulamaktadır. Ana Türkçe'nin bir parçası olan Türkiye Türkçesindeki bu tür benzerliklere, kelime akrabalıklarına, kullanımlara Anadolu'nun her köşesinde rastlamak mümkündür. Türkiye Türkçesinden farklı olarak halen çağdaş Türk lehçelerinde yazı dilinde kullanılmakta olan bizde ise zamanla kullanım sıklıklarını yitirerek yazı dilinden soyutlanan bu kelimeler bugün de Anadolu ağızlarında kullanılmaya devam etmektedir. Dolayısıyla günümüz yazı dilinde bulunmayan ancak ağızlarda yaşayan bazı eski kelimelerin kökenlerinin tespit edilmesi ve etimolojik gelişimlerinin izah edilmesi yönünden bu tür çalışmalar önemli olup ağızlara özgü kullanımların sözlüklere eksiksiz aktarılması da bir o kadar önem arz etmektedir. Bugün kullanılan yazı dilinin konuşma dilini kısmi olarak küçültse ve ağza yönelik kelimelerin kullanım alanını daraltsa da, şarkılarda, türkülerde, manilerde, nazım ve nesir türündeki eserlerde kullanılmaya devam etmektedir."