Konumuza girmeden aklıma gelen bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında bu konuyla ilgili müstakil bir yazı da yazmak istiyorum da şimdilik özet yaparak geçmek niyetindeyim. Bazen toplumu anlamakta güçlük çekiyorum. Bizim camiadan birileri her yıl gece düzenlerler bu gecede birilerine ödül verirler. Ödül verecekleri kişileri önce güzel bir söğüşlerler. Ardından da gece düzenleyip onlara ödül verirler. İşin garip yanı da bu paraları verenler her yıl aynı adamlara para ödemekten zevk alırlar. Parayı alan arkadaşlar da onları söğüşlemekten zevk alırlar. Sizin anlayacağınız alan razı veren razı ama o gecelere katılan bürokratlar ve iş adamları da bunun farkında olmalarına rağmen bu yanlışı yapmaktan geri kalmazlar. İyİ güzel de madem alan razı veren razı siz neden bunu yazıyorsunuz derseniz, rüşveti alıp verenler de razı ama bunun karşılığı hem bu dünyada suç hem de ahirette suç; insanlar razı diye olayı yazmaz isek vebal altında kalırız.
Peki bu insanlar da geçinsinler, boşverin dersek ne olur derseniz, ortaya öyle büyük bir sosyal vakıa çıkar ki bundan hem camia olarak biz gazetecideler hem de toplum ciddi anlamda rahatsızlık duyacağı olaylar olur. Adamlar hiçbir işe yaramayan bir site kuruyorlar, adam gibi haber yapıp, aylık geçimlerini kazanmak yerine yılda bir kez Ankara’da ve İstanbul’da bulunan Samsunlu iş adamlarını ve siyasetçileri ziyaret edip söğüşleyerek bir yıllık nafakalarını temin ediyorlar. Diğer yandan bu işi namusuyla adam gibi yapanlar da geçim sıkıntısı yaşıyorlarsa ortaya ciddi bir sosyal kriz çıkıyor demektir. Bu insanların bir gecede topladıkları para 150-200 bin lira. Bu işi namusuyla yapan insanlar da her ay asgari ücret kadar bir para bulmak için didinip duruyorlarsa ortada ciddi bir sorun var demektir.
Geçenlerde sosyal medyada dolaşırken bir de ne göreyim, bizim gazeteden ayrılan birkaç arkadaşla bazı site yöneticileri şehrin en lüks ve pahalı eğlence merkezinde yemek yiyorlar. Resmin altına “Yine nereyi çarptınız?” diye yazdım ama arkadaş yorumumu silmiş. O kafede ben bir kez misafir ağırladım, inanın parayı ödeyince “Arkadaş buraya mecbur kalmadıkça bir daha gelmemek lazım” dedim. İşyeri elit, kaliteli, seviyeli bir iş yeri ona saygım sonsuz amma ve lakin orada eğlenmesi gerekenler ekonomik seviyeleri belli bir düzeyin üzerinde olan insanlar olması lazım. Sigortalı oldukları yerlere icra gelen insanlar oralarda gidip eğleniyor iseler demek ki bu işte bir şey var dedim ve azıcık araştırınca, yemeği, Ankara’da bir hemşehri derneğinin başkanının ödediğini öğrendim. Bu iş adamıyla ilgili de azıcık araştırma yapınca altından neler çıktı neler… Zaten şu Ankara, İstanbul ve diğer illerdeki Samsunlu hemşehri derneklerini de ele almanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Bu derneklerdeki yöneticilerin büyük bir kısmı buradan geçimlerini temin eden insanlar. Yaşadıkları illerdeki Samsunluların dertleriyle ilgilenenini şimdiye kadar ne gördüm ne de duydum; şayet duyan, bilen varsa Allah rızası için söylesin de biz de bilelim. Adamların işleri güçleri siyasetçileri, bürokratları ve belediye başkanlarını ziyaret edip onlardan nemalanmak, onun dışında bir iş yapanını görmüş değilim. Geçenlerde Ankara’da Tarım Bakanlığı’nda üst düzey yöneticilik yapan bir arkadaşım aradı. Bir akrabasının Samsun’da arsası olduğunu, müteahhide vermek istediğini, Ankara’da bulunan Samsunlu bir hemşehri derneği başkanının arsayı kat karşılığı istediğini ama kişiyi tanımadıklarını bu konuda yardımcı olmamı söyleyince arkadaşımı kıramadım ve dediği kişiyi araştırdım. Yaptığım araştırma sonunda o kadar enteresan bilgiler aldım ki aklınız şaşar. Adamın gayri ahlaki işlerden aldığı cezalar ve sabıkalardan tutun da olmadık şeylerinin olduğunu öğrenince şok oldum. İşin daha da garibi nedir bilir misiniz, koskoca valilerin, iş adamlarının bu insanlardan destek alarak yılın bilmem neleri ödülünü alma yarışına girmeleri ülkeyi yönetenlerin bir kısmının acınacak durumda oluğunu ortaya koymakta.
Toplum olarak geldiğimiz nokta inanın çok iyi bir nokta değil. Geçenlerde bir arkadaşımın dükkanına gittim. Arkadaşımın eşi de oradaydı. Masanın bir ucunda da hafif sakallı bir kişi oturuyordu. Adamı bana tanıttı, adam Cumhurbaşkanlığı’nın Ortadoğu Masası’nda memur olduğunu söyleyince üçkâğıtçı olduğunu anladım ve birkaç soru sordum. Önce nerelisin dedim, Samsun’un, Uzgur veya Tepecik köyünden oluğunu söyledi. Ardından da Atakum’da 21 tane dairesi olduğunu, arsaları olduğunu söyleyince inanmadığımı anladı ve hemen ekledi, aynı zamanda da Ankara’daki Samsunluların falanca derneğinin başkanıyım deyince “Şimdi orda dur” dedim.” Niye durayım?” diye sorunca “Hemşehri derneklerinin yöneticilerinin yüzde sekseni üçkâğıtçı da ondan orda dur” dedim. Fakat arkadaşın eşi de orada olduğundan daha ileriye gidersem burada olay çıkacak, sebebi de ben olacağım diye düşünüp çıktım oradan. Ancak arkadaşa da adamın üçkâğıtçı olduğunu, sakın mal vermemesi gerektiğini mesaj çekerek arkadaşa bildirdim. Ertesi gün arkadaşımı arayıp “O üçkâğıtçı ne oldu?” diye sorunca, arkadaşım, “O bizden mal alacaktı ama burdan gidince bir daha telefonuna ulaşamadık, dolandırıcıymış” dedi.
Dolandırıcılar her meslek grubunda olduğu gibi bizim meslek grubunda da maalesef var. Öyle her yanınıza gelip size ödül vereceğim diyene çıkartıp para verirseniz inanın bu şehirdeki namuslu, gariban gazetecilere en büyük kötülüğü yapmış olursunuz, Ankara’da, İstanbul’da ve diğer şehirlerde yaşayan iş adamlarına, siyasetçilere ve diğer meslek mensuplarına buradan sesleniyorum, arkadaşlar bu insanlara lütfen kanmayın, paranız çoksa gidin fakir fukaraya verin… Ne olur nefsinize uyup boş bir plaket için çoluğunuzun çocuğunuzun nafakasını boşa harcamayın. Benden söylemesi. Kalın sağlıcakla.