Dün gazetemizin çok şirin neşeli sürpriz konukları vardı : DOWN SENDROMLULAR...
10 Ocak Gazeteciler Günümüzü kutlamaya gelmişler. Ve bir incelikle Samsun'da bir çok kuruluşun yapamadığını yaparak, hiçbir gazeteyi ve basın emekçisinin kuruluşunu atlamadan.
Ve o kadar samimi olarak kutladılar ki hayatımda karşılaştığım en samimi, beklentisiz, saf bir görüşme idi.
Dernek Başkanı Muzaffer Altıntaş o kadar inanarak ve severek girmiş ki işin içine şaşırmamak mümkün değil. Sorduk sizin bir yakınınızda varmı DOWN Sendromu diye...
Yokmuş , adamış kendini Sayın Altıntaş... Başkan Yardımcısı Özlem Yeşilyurt ile de tanıştık. Beden Eğitimi öğretmeni. Bir özel Rehabilitasyon Merkezi'nde çalışmış yıllarca. Sonra kopamamış engellilerden ve samimiyetlerinden bu derneği kurmuşlar ve başkan yardımcısı olmuş.
Güzel idealleri var. Bu güne kadar en etkin en sosyal ve kendisini anlatabilen derneklerden biri.
İnanarak yapmalarından kaynaklanıyor belki. Ama işlerini iyi yaptıkları ve derslerine iyi çalıştıkları her hallerinden belli. Eski bir sosyal hizmetçi olarak kutluyorum kendilerini.
Bir güzel haber daha verdiler. Samsun'u marka yapacak bir haber. Kafe Down'u açacaklar Samsun'da . Down sendromluların çalıştığı ve işlettiği. Ankara'da örneğini görmüştüm. O kadar şirin ve etkileyiciydi ki uğramamak mümkün değil.
İnanıyorum ki Samsun'da da açıldığında marka mekanlardan biri olacak ve insanlar oradaki samimiyet ve ciddiyeti, içtenliği hiçbir yerde bulamadıkları için dolduracaklar.
Yolları açık olsun.
İmralı görüşmeleri ve şehit aileleri
İmralı'daki Terörist başı ile devletin görüşmeleri devam ederken ayrıntılar da basın üzerinden pompalanmaya devam ediyor.
Bölücübaşı ile görüşmelerin ve verilecek olan tavizlerin çanak tutucusu bazı gazeteciler de TV kanallarında artık görünmekten nasır bağlamış yüzleri ile kamuoyunun tavrını yumuşatmaya, yapılanları çok gerekli, kaçınılmaz, barışın son çaresi olarak pompalamaya devam ediyorlar.
Söylediklerine inanıyorlar mı bilmiyorum ama o kadar iyi savunuyor ve kalıplaşmış bilindik tavırlarını sürdürüyorlar ki artık sıkmaya başladılar.
Kraldan çok kralcı, yalakalıkta baş aktörlükleri her geçen gün kademe kademe yükseliyor.
Taviz üzerine taviz istiyor bölücü şebekesi. Kendileri bitti, Kandil, KCK, daha ne kadar can yakmış silaha sarılmış varsa hak istiyorlar.
Bu arada şehit ailelerinin feryadını dile getiren yok. Yansımıyor basına. İçleri kan ağlayarak izliyorlar olanı biteni . "Madem vatan bölünecekti, neden şehit verdik evlatlarımızı?
Neden gazilerimizin kol ve bacaklarını feda ettik bölünecek ayrışacak vatan topraklarına?
Masa başında verilsin aldıklarımız, kanımızın suladığı topraklara ayak basamayalım diye mi?"