21 Mart “Dünya Down Sendromlular Günü” olarak kutulanmaktadır. Bu kutlama, bu konuda bir farkındalık oluşması ve toplumsal bilincin oluşturulması içindir. İlimizde, çocuğu da Down Sendromlu olan, aile dostumuz Mehmet-Ulviye DEMİRCİ çifti, kendilerini Down Sendromlular’la ilgili toplumsal bilincin oluşmasına adamış arkadaşlarımızdır. Kurmuş oldukları dernek üzerinden, öncelikle Down Sendromlu aileleri bir araya getirmekte, çocukları hayata hazırlamakta ve topluma açılmaktadırlar. Yaptıkları bu çalışmalarla çok mesafe kat ettiklerini görüyoruz. 21 Mart günü de yapmış oldukları kapsamlı programla, bu konuda bir farkındalık dersi vermeyi başardıklarını müşahede ettik.
Adını, bu engeli 1866 yılında ilk defa tanımlayan İngiliz Doktor John Down’un isminden almıştır. Doğan her yedi yüz çocuktan birisinin Down Sendromlu olduğu ifade edilmektedir. Bunu istatistiki olarak belirtmek gerekirse her yıl 100 bin Down Sendromlu çocuk dünyaya gelmektedir. Dünyada iki milyon, ülkemizde de kırk bin civarında Down Sendromlu çocuk olduğu belirtilmektedir. Yine ülkemizde her yıl iki bin çocuğun Down Sendromlu olarak dünyaya geldiği ileri sürülmektedir.
Down Sendromluluk hastalık değil farklılıktır. Normal gelişen çocuklarda 46 kromozom bulunurken Down Sendromlu çocuklarda 47 kromozom bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile 47 kromozoma sahip çocuklar Down Sendromlu olarak tanımlanmaktadır. Fazlalıktan olan bir kromozom nedeniyle, bu durumda olan çocukların kişilik yapılarında bir takım değişiklikler söz konusu olmaktadır. Genler insanların fizyolojik ve kişilik yapılarını belirleyen ana etmenlerdir. Hücrelerin içindeki çekirdekler kromozomlarla birbirlerine bağlanan genler tarafından meydana gelirler. Bir gen fazla olmasından ötürü, bu durumdaki çocukların kendilerine ait özellikleri, becerileri, fikirleri ve kişilikleri oluşmaktadır. Çocukların 47 kromozomlu olarak doğmaları anne ve baba kaynaklı değildir. Bu durum hamilelik sürecindeki her hangi bir olumsuzluğun sonucu da değildir. Kelimenin tam anlamıyla “Takdiri İlahi”dir ve imtihana vesile bir durumdur.
Down Sendromlu çocukların yürüme ve oturma fonksiyonları diğerlerine göre geç gelişebilmektedir. Öğrenme ve konuşarak iletişim kurmada da emsallerine göre olumsuzluklarla karşılaşmak mümkündür. Down Sendromlu çocuklara rahatsız gözüyle bakmak yerine farklı diye bakmak gerekir. Onları sevmek ve onlarla ilgilenmek en sevaplı amellerdendir. Down Sendromlu çocuk sahipleri bu durumu bir yük olarak görmemeli, aksine Allah (c.c.)’ın lütfu olarak değerlendirmelidirler. Belki dünyada biraz zorluk çekme vesilesi olacaktır bu çocuklar ama sabredilip-şükredilirse ahiret için önemli bir Cennet sermayesine dönüşecektir. Bu çocuklar Allah (c.c.)’ın rahmet ve bereket ihsanı için sebeptirler.
Kutladığımız 21 Mart “Dünya Down Sendromlular Günü” münasebetiyle, Down Sendromlu olan tüm çocuklarımıza ve ailelerine mutluluklar diliyorum. Gayretlerinin, başarıyla sonuçlanacağına inanıyorum. Her bir insanda farklı özellik ve güzelliklerin olduğu gibi, kendilerinde de çok takdir edilecek özellik ve güzelliklerin olduğunu toplumumuz bilmektedir artık. Kendilerini yalnız hissetmemelerini hatırlatıyorum. Bu vesileyle, tekrar günlerini kutlar, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.