DOYUMLULUK ve DOYUMSUZLUK

Mustafa Cemal Tomar

Ebû Hüreyre Radıyallahu Anh’dan rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Asıl zenginlik mal çokluğu değil, gönül zenginliğidir.” (Buhârî)

Eğer kişi elindekiyle yetinir ve kendisine verilene razı olursa, elindekini arttırmak için hırslı olmaz ve ısrar etmezse insanların en zengini olur. Bu Hadis-i Şerif'in talimatına uysak mesele kalmayacak, fazla mal ve para derdine düşmemiş olacağız. Maalesef sünetullaha uyulmadığı için bin bir türlü manevi hastalıklarla karşı karşıya kalıyoruz. Bunlardan birisi doyumsuzluk; diğeri ise doyumluluk hastalığıdır. İkisi de bir insanda vaki olursa mutsuzluk ve umutsuzluk beyda olur. Şimdi konuyu biraz açalım.

Doyumsuz insan ne demek? Asla olanla durmayan, hep daha fazlasını isteyen, hiçbir şeyle yetinemeyen insan karakteri. Doyumsuzluk, içsel bir fakirleşme ile yani maneviyatı yok edip onun boşluğunu maddeyle doldurmaya çalışmakla tarif edilebilir. Günümüzde anne babaların ortak derdi çocuklarının elindeki ile yetinmemesi, paylaşmayı bilmemesi, aldıkları hiçbir şeye değer vermemesi, sevinmemesi ve sürekli yeni bir şeyler istemesi.

Bunun sebebi nasıl açıklanabilir? Beynimizde kahrolası bir hormon üretilir: Dopamin. Bu hormon yapısı itibariyle belli eşiğe sahiptir. Misal siz yemek yerken bile dopamin üretirsiniz. Yemek ne kadar lezzetli ise aldığınız hedoni(dopamin birimi) o kadar artar ve eşiği o belirler. Dopamin üretimi, eğitimimizle ve yaşadığınız şartlar etkiler. Eskiden imkânlar kısıtlı iken bize az imkân sunulduğunda mutlu olurduk. Kanaat eder, şükrederdik. Bizde beyin pek dopamin üretmiyordu demek ki.

Özellikle Z kuşağı diye tabir edilen gençlerde ve çocuklarda dopamin üretimi zirve yapmış durumdadır. Tarım ürünleri ve ilaçlar ithal eder durumdayız. GDO'lu ürünler gelişmiş ülkelerde yasak iken bizde en temel besin maddelerimiz arasına girmiştir. GDO'lu gıda demek genle oynamak demek. Z kuşağımız çok doyumsuz. Ne alırsanız mutlu olmuyorlar. Ebeveyn Z kuşağı gençlerin ve çocukların kölesi durumunda şu anda. Bu gençlerde doyumsuzluk, umutsuzluk ve mutsuzluk hastalığı oluşmuş durumdadır. O bakımdan bu yavrularımız deist olmaya, intihar etmeye, internet bağımlısı ve uyuşturucu kullanmaya meyilli hale getirilmiştir. Bunlar bir proje dahilinde yapıldığına inananlardanım. Şeytan 7/ 24 masaisine devam etmektedir." Ekini ve nesli" yok etme projesini kendi ellerimizle devreye koymuşuzdur.

Doyumsuzluğun olumlu boyutları da vardır. Hayırda yarışma noktasında doyumsuz olursak ne iyi. İbadet ettikçe doyuma ulaşamayıp aşka gelip daha çok ibadet yapma isteğinin oluşması meselâ, ne iyi değil mi? İnsanlığın menfaati uğruna yapılan hizmetlerden haz duyma ve bu noktada daha çok hizmet yapma yarışına girmek ne güzel haslettir. Bu bağlamda doyuma ulaşmayıp hizmete devam etmek herkesin taktirine şayan olur. Bu da doyumsuzluğun olumlu tarafıdır

Bir de "doyumluluk" vardır. Bu halin de olumlu ve olumsuz tarafları vardır. Önce doyumluluk nedir? Ona bakalım: Doyum; insanların beklentilerinin, gereksinimlerinin, istek ve arzularının karşılanması veya organizmada açlık, susuzluk cinsellik vb. gibi temel biyolojik ihtiyaçların ya da merak, sevgi, yakınlık, başarı vb. gibi ruhsal ihtiyaçların giderilmesi sonucu denge durumunun yeniden kurulması olarak tanımlanmaktadır. Yaşam doyumu bir bireyin kendi belirlediği kriterlere uygun bir biçimde bireyin tüm yaşamını pozitif değerlendirmesi olarak tanımlanmaktadır.

Bu bilgiler ışığında günlük aktivitelerimizie temel ihtiyaçlarımızı karşılayarak doyuma ulaşırız. Hayat akıp gidiyor. Aktiviteler birbirini takip ediyor. Uyudun vücut uykuya doydu. Bu doygunluk en fazla 15 saat sürer. Tekrar uyumalısın. Karnını doyurdun. 3-5 saat sonra doygunluk gitti. Tekrar yemelisiniz. Buraya kadar tamam. Her canlı için hayatının idamesi için bunlar gerekli.

Bir de insanoğlunun dünyada ulaşabileceği her ne varsa ulaşması ve bu konuda doyuma ulaşması hadisesi vardır. Bu konu bir taraftan iyi gibi görünse de çok tehlikeli boyutları vardır. Böyle bir doyumun sonucunda artık insanın dünyada bir beklentisi kalmıyor. Dünyanın hiç bir ni'metinden zevk alamaz duruma gelmesi halidir. Ne yaparsanız yapın o tip insanları mutlu edemiyorsunuz. Zira her şeyi görmüş, yaşamış. Genellikle zengin insanlarda ve çocuklarında bu hal görülmektedir. Dünya'da bir beklentisi kalmayan bu doyumlu insanlar intihar etmeyi seçiyor. Fakir aileler ve çocuklarından çok zengin aileler ve çocukları intihar ediyor. Bundan diyorum ki böyle doyumluluklar da tehlikelidir.

Bize de bir göz atalım. Bizler de dünyada bir çok şey gördük ve yaşadık. Bir çok konuda doyuma ulaştık. Tekrar tekrar aynı şeyleri yapmak istemiyoruz. Eskiden yeni bir şehre gezmeye gidecek olduğumuz zaman hayal kurar, heyecan duyardık; lokantaya gidip çorba içtiğimizde haz alırdık; camiye gidip vaaz dinleyip namaz kıldığımızda huzur bulur, aşka gelirdik; evimize yeni bir eşya aldığımızda mutlu olurduk; eş- dost ile bir araya geldiğimizde hoş sohbet ederdik. Şimdi ise bu tip konular sıradanlaştı, tadı tuzu kalmadı. Herhalde diyorum bu nimetlere erişmek kolaylaştı. Az külfetle elde edilen şeyin değeri de az olur. Ya da bu bahis konularını yıllarca hayatımızda tekerrür edip durduğundan sıradanlaştı.

Hayırlı işlerde doyumsuz dünyevileşmede doyumlu olmayı, her daim var olan nimetlerin kadrini kıymetini bilerek şükretmeyi, çoğa değil aza kanaat etmeyi Cenab-ı Hâk cümlemize nasip eylesin. Âmiin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.