DUA

Mustafa Cemal Tomar

Dua kavramı yapılış şekilleri farklı olsa da hemen hemen bütün inanç sistemlerinde vardır. Bizim dinimizde duanın yeri çok büyüktür. Dua ile ilgili Kuran'da çok Ayet-i Kerime mevcuttur. Dua konusunu bir başlık altına sığdırmak mümkün değildir. Duanın önemini anlatması bakımından Furkan Suresi 77. Ayet-i Kerime'sini hatırlatmak isterim. "Rabbimiz! " (Resulüm!) De ki: "Rabbim size ne kıymet verir duanız olmasa? (Ey inkârcılar! Size bildirdiklerini) kesinkes yalan saydınız; o halde azab yakanızı bırakmayacaktır!" buyurmaktadır. Burada dualarımız olmaz ise Rabbimiz bize değer vermeyeceğini bize buyurmaktadır.

Esasen ibadetlerimizin özünde dua vardır . Fatiha Suresi'nin son dört ayeti duadır zaten. Rabbenâ diye başlayan ayetler duadır. Hocalarımız zammi sure olarak okudukları ayetlerin bir çoğu dua ayetleridir. Buraya kadar herkesle hemfikir olduğumuzda kuşku yoktur sanırım. Son zamanlarda dua ile ilgili farklı algılamalar ve tanımlamalar yapılmıştır/yapılmaktadır. O konulara girmeyeceğim.

Ben duanın esasen iki bölüm halinde inceleneceğini düşünenlerdenim. Burada duanın zamanlamasına ve şekline özellikle dikkat çekmek istiyorum.Bu itibarla dua kiye ayrılır. Fiili ve kavli dualar diye. Öncelikle fiili dualar yapılır. Fiili dua sahada çalışmak demektir. Sahada çalışarak netice almak da Hâk Teâlâ'nın ayetidir. Sahaya inmeden "bana ver Rabbim" diye dua edilmez. Edilse de kabul edilmez. Son çeyrek asırda en az 25 milyon müslüman insan kâfirler tarafından katledildi. Yaptığımız kavli dualar yeri ve göğü dolduracak boyuttadır. Kavli dualarla düşmanla mücadele edilmez. Rabbimizin Kevni (kâinat) ayetlerine ters bir durumdur. Kavli dualarla kendini savunmaya kalkmak işin kolayına kaçmaktır. Konforlu mekânlarda, mikrofonlarıın başında, gösteriş kokan şiirimsi dualarla düşmanla mücadele edilmez. Bunun duası düşmanın silâhından daha üstününü yapmak, Rabbine inanmak, silahını kuşanarak sahaya inmek, sonra da " Rabbimiz sefer bizden, zafer sendendir" diyerek elinden geleni yapmaktır.

Bundan tam iki yıl önce 11 ilimizi kapsayan çok acı bir deprem meydana gelmiştir. On binlerce bina yerle bir olmuş, yüz binlerce insanımız can vermiştir. Allah Teâlâ hepsine gani gani rahmet eylesin, her birinin mekânı cennet olsun. Rabbimiz bizlere bir daha böyle acılar yaşatmasın. Amin... Depremle ilgili fiili dua nedir? derseniz; inşaatın "demirinden, çimentosundan, projesinden, imarından, ustalığından" çalmamaktır. Eğer zamanında bu çalmalar çırpmalar, adam kayırmalar olmasaydı bu kadar yıkım ve can kaybımız olmayacaktı. Kavli ve Kevni ayetler ahenk içindedir. Tarlayı ektikten ve gerekli bütün çalışmaları yaptıktan sonra Rabbimize tam bir teslimiyet içinde iken "rızkımızı bereketlendir ve artır" diye dua edebiliriz.

Söyle bir örnek verebiliriz: Bir mümin ile bir kâfir denize düşse, sadece yüzmeyi bilen kurtulur. Allah cahilleri kayırmaz. Bundan dolayı da yüzmeyi bilmeyen müslüman boğulur, yüzmeyi bilen kâfir kurtulur. (Mısırlı düşünür Mustafa Mahmud) Bir başka ifade ile yüzmenin tüm kurallarını bilen bir kâfir denizde yüzer, keyf çatar bir şey de olmaz. Yüzmeyi hiç bilmeyenler ehli takva biri dünya kadar dua okusa da sonra denize atlasa boğulacağı muhakkaktır. Keramet sahibi (yüzmeyi hiç bilmeyen şeyhlerinizi) meydana davet ediyoruz. Buyursunlar kerametlerini göstersinler.

Kâfir olan kişi kâinat ayetlerinin sahibini inkâr etse de ayetlerin kurallarına harfiyyen uyduğundan yüzer ve kurtulur. Mümin ise Kur'an ayetlerine iman etse de, Kâinat ayetlerini hiçe saydığından boğulmaya mahkümdur. Mümin dediğimiz kişi, "İnsan Ayetlerine, Kâinat ve Kur'an Ayetlerine" inanmak zorundadır. Başka türlü iman etmiş sayılamaz.

Allah Teâla'nın ilmini; bilim- ilim diye iki kategoriye ayırmışlar.Bilim ve ilim diye ayırım yapmak imanı parçalamak demektir. İlimle bilim bir bütündür. Et-kemik misalidir. Ne münasebet bilim başka ilim başka demek. Dünya bilim insanlarının ve evanesinin, ilim ise dincilerin. Dünya bizim ahiret sizin demeye getiriyorlar. Lâiklik de bu zihniyetten geliyor aslında.

Bu zihniyet dualarımıza kadar yansımıştır. Düşman en modern silahı yapsın. Sana bana modeli geçmiş silahını satsın. Sonra kâfir 100 numaralı silahlarıyla cephede, ben-sen 20 numara ile. Aradaki 80' lik farkı dua ile kapatayım hesabı bu. Böylelikle tüm müslümanlar bu yanlışı din olarak kabul etmişler. Müslüman dünyasının hali bugün ortadadır. Kâfir diye beğenmediğimiz ve her gün dualarımızla lânet ettiklerimizin hizmetkârı durumuna düştük.Bu nedenle Kur'an'ı ve sünneti iyi okumalı ve anlamalıyız diye düşünüyorum.

Mevzuyu konuya açıklık getirmesi ve düşünce ufkumuzu değiştirmemiz bakımından kısa bir anekdotla kapatmak istiyorum. Bundan yıllar önce gazetecilerin, İsrail’in o günkü başbakanı Şimon Peres’e “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor.” diye hatırlattıklarında, Peres şu cevabı veriyor; “Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.” Bütün zalimlere lânet olsun. Zalimler için yaşasın cehennem!!!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.