Dün Ladik’teki tavuk kümeslerinde bulunan traktörün arızalanan parçasını almak üzere sanayi sitesine gittim. Esnaf kömür sobasını yakmış sobanın başında müşteri bekliyor. Traktörün parçası her parçacıda olmadığından birkaç dükkân dolaşmak zorunda kaldım. Neticede parçayı İstanbul’dan sipariş etmek zorunda kaldım. Ancak dikkatimi çeken olay esnafın gerçekten zor durumda olmasıydı. İnsanlar ödemelerini zar zor yapıyor, herkes gün kurtarma peşinde. Şimdi bu insanların dükkânlarını yıkmakla yuvalarını dağıtmak arasında ne fark var? Yuvaları dağılan insanların yüzde doksanı ekonomik sıkıntıya düştükleri için yuvaları dağılmıyor mu? Zengin olup da işi gücü yerinde olmasına rağmen yuvası dağılan insanlar toplumun yüzde birine dahi tekabül etmezler, bunlar da ahlaken bitmiş insanlardır. Konumuz da bu değil zaten ancak hayatın gerçeklerini konuşmak gerekirse bu detayı da belirtmekte yarar var.Vezir Hazretleri göreve geldikten sonra nerde bir esnaf varsa adeta tarumar etti. Eski modern pazardan tutun da İstasyon pazarı, Unkapanı pazarı, kamyonculardan balıkçılara varıncaya dek tamamını tarumar etti. Bu insanların bir kısmı işlerini tasfiye edip kenara çekilmek zorunda kaldı. Ayakta duranlar da zar zor ayakta duruyorlar. Banka kredisi, harç borç ayakta durma mücadelesi veriyorlar. Şimdi de Gülsan’ı kaldıracağım diye tutturmuş. Oraya cami yapacağım diyor. Allah aşkına sorarım size şu anda mevcut Gülsan Camii’sinin cemaati ne kadar? Ben zaman zaman oralara işim düştükçe vakit namazlarını oraya gidip kılıyorum, ya bir saf oluyor orada ya iki saf, üçüncü saf yok. Neymiş efendim Selâtin Camii yapacakmış! Selâtin Camii nedir derseniz; bunu bir meslektaşımız izah etmiş, izahatını okudum doğru, biz burada konuyu tekrar etmeyeceğiz. Ancak ismi ne olursa olsun Gülsan Sanayii sitesinde bulunan 1600’ün üzerindeki esnafın evini ocağını başına geçirip dükkânlarını yıkarsanız oraya değil camii, Kâbe-i Muazama’nın şubesini getirseniz asla Allah’ın rızasını kazanamazsınız. Sırf camii yapmak için 1600’ün üzerindeki esnafın dükkânını yıkıp Beş, Altı bin kişinin ekmeğiyle oynamanın ne anlamı var anlamış değilim. Bu insanlar gerçekten zar zor geçinen, günlük maişetlerini temenni eden dürüst insanlar. Trafiğin sıkıntılı olduğu bir gerçek, ancak trafiği rahatlatmak adına bunca insanın dükkânını yıkmanın ne anlamı var. Sokakları genişletip dükkânlardan biraz yola alabilirsiniz. Hayatında çek senet nedir bilmeyen, Ssk- Bağkur primi ödemeyen, ay sonu geldiğinde kira, işçi maaşı ödeme derdi olmayan insanlar için dükkân yıkmak o kadar kolay ki anlatamam. Sırtını devlete dayayıp bir yandan yüksek miktarda emekli maaşı alan, diğer yandan da milletvekili maaşına yakın maaş alan insanlar için, işyeri yıkmakla yolun üzerinde bulunan bir taşı yolun kenarına atmak aynı şeyler olabilir. Ama zor geçinen, çoluk çocuğuna ekmek etirebilmek için çırpınan insanların iş yerlerinin yıkılmasının ne anlama geldiğini anlamamak için deli olmak lazım. Gerçekleri konuşmak gerekirse sadece normal esnafın değil ticaretle uğraşan herkesin sıkıntısı olduğu bir dönemde yaşamaktayız. Geçenlerde bir işadamı ziyaretime geldi. Sanayici ve ticaret erbabının ciddi sıkıntıda olduğunu, herkesin krediyle işlerini döndürdüğünü söyledi. Hatta hükümet, bu anlamda ekonominin önünü açmak adına Kısa adı KGF olan bir fon oluşturmuş. Açılımı Kredi Garanti Fonu, bu fondan kredi kullananların devlet kredisine kefil oluyormuş. Uygulama güzel, ancak kredi faizleriyle ilgili ufak bir araştırma yapınca karşıma çıkan tabloya şaşırdım kaldım. Örneğin; bir milyon lira kredi kullanan bir kişi beş yıl sonra bir buçuk milyon lira civarında bir geri ödeme yapacak. Bu parayı kazanmak bir yana birde işletme giderleri var. Bunu kim nasıl ödeyecek o da olayın başka bir boyutu. Sizin anlayacağınız millet devletin kapısına sırtını dayamak için bunca yıl çırpınırken demek ki bunları düşünüyor. Karı-koca çalışan bir ailenin, aylık geliri ile rahatlıkla aileye bakar. Hatta ev araba dahi alan insanlar var. Bizim Vezir Hazretleri de bu tür insanlardan olduğundan, değil Gülsan Sanayi Sitesini Samsun’un tamamı yıkılsa umurunda olmaz. Nasıl olsa arkasında devlet var. Devlet baba kendisinde olmasa da çalışanının maaşını borç alıp öder. Yetmişine ayak dayamış Vezir Hazretlerine tavsiyem giderayak insanların dükkânlarını başlarına yıkmaktan vazgeçmesidir. Bu insanların ahı mutlaka gün gelir tutar. Benden söylemesi. Kalın sağlıcakla.
DÜKKÂN YIKMAK İLE YUVA YIKMAK AYNI ŞEY DEĞİL Mİ?
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.