DÜN YİNE ADLİYEDEYDİM
Eskiden emniyet, adliye, asker dendiğinde tedirgin olurdum, ama son dört yıldır bu kurumlara giderken evme gidercesine mutluyum. Nedenine gelince, son beş altı yıldır yaşadığım olaylar bana iyi ki adliye nar, iyi ki polis var dedirtti. Şayet bu ülkede dürüst polisler ve dürüst adli yargı mensupları olmasaydı emin olun sokağa çıkamazdık. Eline silahı, cebine parayı koyan herkes hem savcı, hem polis hem de hakim olurdu. Ama Allah'a şükürler olsun ki bu ülkede dürüst hakimler ve polisler sayesinde bir çok karanlık olay aydınlatılmış, suçlular cezalarını çekmiştir.
Adliyeye sanık, tanık veya müşteki sıfatı ile gitmek benim için çok önemli değil. Nedenine gelince sanık olduğumuz davaların tamamına yakını yaptığımız haberler veya yazdığım köşe yazıları nedeniyle hakaret davası açanların davaları olup, bu konuda en ufak bir rahatsızlığım olması söz konusu değil. Samsunspor Kulübünün parasını iç edip o paralarla gazete kuranlar yıllar yılı bu şehirde ellerini kollarını sallayarak adamım diye sokakta gezmişler; biz ise sırf şehrin spor kulübüne üç beş kuruş katkımız olsun diye taşın altına elimizi koymuşuz, soluğu hapishanede almışız. Bu konuda birlikte hapiste yattığım Kayıkçıbaşının ve bay sercionun da en ufak bir kabahatleri olmadığını gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.
İsmail Uyanık Samsunspor Başkanlığını bıraktığı zaman il Başkanlığı koltuğunda oturan sevgili kayınçom bizleri Yalova gemisine çağırıp, kulübe sahip çıkmamız gerektiğini söylemiş, biz de üzerimizde bulunan sorumluluğun gereği bu görevi kabul edip kulübün küme düşmemesi için her türlü desteği vermiş, sonunda ise soluğu Medresei Yusufiyyede almışız. Ama bu işin asıl sorumluları ise ellerini kollarını sallaya, sallaya sokakta dolaşmaları yetmezmiş gibi, yaşadığımız sürece katkı vermek bir yana sahibi oldukları gazete aleyhimize her türlü veryansını yapmaktan geriye kalmıyordu.
Kayıkçıbaşı ve ben oğlumu gazetelere gönderip paramızla bir ilan verip kamuoyuna olayların gerçek boyutunu anlatmak istediğimizi söylememize rağmen sadece Arena gazetesi bu teklifimize olumlu cevap vermiş, diğer gazetelerin hiç birisi kabul etmeemişti. Kabul etmeleri bir yana Necdet Uzun dışındaki tüm köşe yazarları bizleri hırsız ilan etmişti. Daha sonraki süreçte bazı arkadaşlara ilanımızı neden yayınlamadıklarını sorduğumda aldığım cevap çok ama çok acı bir gerçeği ortaya koymakta idi. Oğlumu gönderip paramızla ilan yayınlatmak istediğim gazete sahipleri o ilanları Vezir Hazretlerinin talimatları sonucu yayınlamadıkları söylemeleri içimi o kadar acıttı ki anlatamam. Bu gerçekleri bizim Kayıkçıbaşı bilmesine rağmen üç beş kuruşluk dünya menfaati için onun yanında kalması ise onun kişiliğinin kanıtıdır.
Yaşadığım bu olay benim ve ailemin hayatımızın dönüm noktasıdır. Zira hiç haketmediğimiz halde üzerimize o kadar adice bir iftira atılmıştı ki, bunu anlatmak mümkün değil. Sırf bu olayın gerçek boyutunu toplumumuza gösterebilmek için bu gazeteyi kurdum, harcadığım para bir sevet olmasına rağmen gazeteyi kurduğum gün hangi heyecanla kurmuş isem aynı heyecanı bugün taşıdığımı ve en ufak bir pişmanlık yaşamadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Onurlu insan için en önemli şey dürüstlüktür,. Haketmediği bir onursuzlukla mücadele etmek onun için hayat felsefesidir. İşte bu gerekçelerle yaklaşık beş yıldır bu işin peşini bırakmadığım gibi ömrümün sonuna dek bırakmayacağımı da herkes bilmeli.
Merdi kiptinin dünkü köşesinde yazdığı uyduruk şeylerle değil, adam gibi elimdeki resmi belgelerle ilgili makamlara gidip şikayet edeceğim. Kimin hırsız, kimin namuslu, kimin kızı yaşındaki Avukat bayanla nikahsız gayrimeşru yaşadığını, kimin de aile mefhumunu her şeyin üzerinde tuttuğunu bu toplum görecek.. Yıllarca insanları aldatıp gazeteciyiz diye geçinen sahtekarların gerçek yüzlerini bu toplum delilleri ile görmeye devam edecek. Ruşvetin delili olmadığını sanan merdi kipti kiminle nerede kahvaltı yaptığını bu toplumun görüntülemediğini zannedecek kadar zavallı olduğunu da unutmasın.Üç kuruşa şoför mahallinin bittiğini bu sıralarda pek kullanmama nedenim bu tür üç kağıtçıların artık bir çoğunun değil şoför mahalli arabaya dahi binecek hali kalmayacak hale getirdiğimden yazmıyordum. Ama bazı bitmiş siyasetçilerin bu üç kağıtçılara verdikleri destek sonucu hafifçe kafalarını kaldırdıklarını görünce yeniden yazma gereği hasıl oldu. Kalın sağlıcakla