Dünya Kadınlar Günü 8 Mart 1957 tarihinde ABD’inde dokuma işçiliği yapan 40 bin kadının grev yapmasıyla başlamıştır. Bu grev nedeniyle 129 işçi can vermiştir. Ölen işçilerin anısına, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, 16 Aralık 1977 tarihinde, 8 Mart “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul edilerek ilan edilmiştir. Ülkemizde de 1984 yılından beri çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaktadır.
“Dünya Kadınlar Günü” ne dinimizin, ne geleneğimizin, ne de kültürümüzün ürünü değildir. “Dünya Kadınlar Günü” medeni dünya olarak tanıdığımız ve referans olarak kullanılan, başta ABD olmak üzere, AB ülkeleri devlet ve vatandaşlarının tecrübe ile vardıkları bir sonucun yansımasıdır.
İslam dini, 1400 küsur yıl önce dünyaya haykırırcasına, “Cennet annelerin ayağı altındadır” anlayışını sunmuştur. İnsanlığın ve kainatın yaratıcısı Yüce Allah “anne ve babalarınıza öf bile demeyiniz” hükmünü getirmiştir. Veda hutbesinde Hz Peygamber “kadınlar size Allah’ın emanetidir, emanete ihanet etmeyiniz, onlara sahip çıkınız” buyurarak insanlığa evrensel bir mesaj vermiştir. Peygamberimiz iki parmağını yan yana getirerek, “kız çocuğunu iyi yetiştirenlerle ahirette böyle yan yana olacağız” müjdesini vermiştir. Bugünün medeni dünyasının kadınlara sunduğu tüm hakları, İslam dini 1400 küsur sene önce zaten sunmuştur. Kadının hakkını da, değerini de İslam bildirmiş ve evrensel mesaj olarak insanlığa sunmuştur.
İnsanlık neden İslamı anlamamakta direniyor da tecrübe sonucu haklar ve değerler elde etmeye gayret ediyor ? Ya da tecrübe sonucunda elde edilen hak ve değerlerin İslami olduğunu söylemekten neden korkuluyor ? Tecrübe ile elde edilen her sonucun tecrübe edene mutlaka bir bedeli olmaktadır.
Yüce Allah yarattığı kullarının huzur ve mutluluk kanallarını ve damarlarını bildiği için insanlığa bedel ödemeden hak ve değerlerini öğretiyor. Kutsal kitaplarda da bu hakları belirtirken, elçisi olan Peygamberlerle uygulama usullerini öğretiyor ve gösteriyor. Yükselen değerleri ile referans gösterilen batı ülkelerinde kadına verilen değerin karşılığını okumaya çalışırsak, kadınların özgürleştirilmesi değil adeta köleleştirilmesinin söz konusu olduğunu görürüz.
Batı değerleri kadının işçiliğini ve kimliğini değil, cinsiyetini ve reklamını kullanıyor. Kadının özündeki güzelliği ve ruhundaki derinliği yerine, yüzündeki çizgilerle boyundaki(fiziğindeki) endamını ön plana çıkarıyor. Belki direk olarak kadını satmıyor ama kadınlığı kullanılarak kazanç sağlanıyor.
Hayatın her alanında, sevgi, duyarlılık ve fedakarlıkla hizmet ve hürmet üreten kadınlarımızın kılık kıyafetleri ile uğraşılması günümüz dünyasının en büyük ayıbıdır. Hakları verilmeyen işçi kadınlar nedeniyle “Dünya Kadınlar Gününü “ tarihe kazandıran anlayışın, kadının inancına da, yaşamına da saygı gösterilmesiyle ilgili söylem ve eylem geliştirmesi kendilerinin yüz akı olacaktır. Bunu onlardan bekleme ihtiyacımız yok ama hakkımız vardır.