Son günlerde acı üstüne acı yaşamakta olduğumuzu bilerek ve üzülerek aldım kalemi elime.
Sizlerin de bildiği gibi Filistin büyük zorluklarla karşı karşıya. Perişanlıktan berbatlığa doğru giden umutsuz bir yol...
Ve Filistin'in aydınlık umutlarını kendi korkak karanlıklarına saklayan İsrail'liler! Gözümde pul kadar değerleri yok!
Kan emici vampirler tarafından katledilen masumların haline bakın! Genç, yaşlı demeden coplanan, kurşuna dizilenlere iyi bakın ve UNUTMAYIN!
Filistin'li kardeşlerimizi kurtarmak, onlara kalıcı çözüm üretmek için gereken çabanın sarfedilmediğini düşünüyorum. Jöleli saçlarla ekranlarda ahkam kesmekle, medyada bir iki saat boy göstermekle Filistin halkı adına konuşanların sözleri çözüm olamaz!
Neymiş? 'Acınızı paylaşıyoruz' muş. Gösteriş peşinde koşanlar bir acı durumdan daha faydalanıyorlar işin doğrusu. Bir de Filistin halkına önem verildiği vurgulanmakta(!)
Bizimkilerin becerebildiği tek şey oturup izlemek ve daha sonra dedikosunu yapmaktır, malesef ki çok üzülüyorum bu duruma. Filistin halkını kendi düşünceleri ve çıkarları altında korumak isteyenlere inanmak güç bir durumdan ibaret.
Biri Filistin'i kendi partisi ve sandığı adına korumak isterken; öteki, o zulüm gören ve yeniden güvenmek isteyen masum halkı maddiyat için kullanıyor!. Boğulanı sudan çıkarırken bile seçim ve sandık düşkünleri politika uyguluyorlar.
Ana rahmine yeni düşmüş bebeklerin doğmadan öldürülmesine göz yumanlar, hatta "koltuğunu sağlama almak " düşüncesiyle hareket edenler mi gelecekte bu memleketi idare edecekler?! Onların oyununa gelmeyin!
Zaten bu olayda yüzde yüz doğal yaklaşım sağlanmadığı için o tür insanlara koltuk vermezler(!) Veren varsa da vatandaşlık görevinin anlamını öğrenememiş, bilememiştir!
Bölünmüşlüğe karşı bir mücadele verenlerimiz yok anlayacağınız!
Şimdi İsrail'e dönelim...
Onlar beni sevmez, ben de onları sevmiyorum zaten. Zaten sevilmek için kimse kimseyi canından etmez.
Çocukları ve yaşlıları, hamilelikten dolayı yürümekte zorluk çeken anne adaylarını ezmek kimin haddine?
Hani yılan korktuğu için zehir saçar etrafına. İşte bunlar da yılan gibiler! İsrail ilgi toplayabilmek ve tekrar gündemde olabilmek için zulüm yapıyor! Reyting rekoru kırarlar böyle!
Kendinden kaçan insan, kendi içerisine saklanarak, yine kendisini belli etmemek için farklı huylar geliştirir. Tıpkı İsrail gibi! Ama bunlar sevgiden, saymaktan ve eşitlikten özürlü! Masumiyeti anlayamazlar!
Düşünmesini bilmeyenler bunlar! İnsanlara zarar verenler, zayıfı seçerek silahlarla sözde kabadayılıklarını silah kullanarak sergilerler!
Bu tür yaratıklardan dolayı dünyamıza hiç hayır gelmedi. Geldi mi?
Ağızımızın tadı bozuldu! Çocuklar annesiz kaldı Filistin'de, bebekler mamasız!
Depremlerde, Hiroşimalarda, Tsunamilerde "yardım edeceğiz" sözleriyle medyayı süsleyenler şimdi yine ekran başında "Filistin'i kurtacağız" diyorlar.
Bu laf ebelerinin kendilerinden başka kimseyi sevmediklerini, kendilerinden başka kimseye acımadıklarını; prim ve etiket peşinde koştuklarını insanlar anlayamadı mı hala?
İsrail, kendine gel! Yeter!
Şairin dediği gibisin çünkü:
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
- demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
(Dünya'nın En Tuhaf Mahlukuna, 1947 - Nazım Hikmet Ran)
Barış ve Sevgi dileklerimle