DÜRÜST ÇALIŞMAK NE KADAR ZOR İŞ

Adnan Bahadır

             Her zaman söylediğim bir şeyi tekrar ederek bugünkü yazıma başlamak istiyorum; “Dürüstlüğün bedeli var”… Neden böyle diyorsun derseniz, 1997 yılında açmış olduğum kız öğrenci yurdunu o gün bugündür yaklaşık yirmi yıldan beri çalıştırmaktayım. Benimle bu işe başlayanların büyük bir kısmı ya pansiyona çevirdi, ya kiraya verdi veya aparta çevirdi ama ben devlete vergimizi verelim, denetimden geçelim, işimizi düzgün yapalım düşüncesiyle sürekli yurt olarak çalıştırmaya devam ettim. Ancak yaşadıklarımı düşününce acaba yanlış mı yapıyorum diye düşünüyorum. Neden böyle düşünüyorsun derseniz ben de birileri gibi yurdu Gençlik ve Spor Bakanlığı’na kiraya verebilirdim. Zira daha önce uygun değildir, kiralayamayız dedikleri bir sürü binaları nasıl kiraladıklarını çok iyi biliyorum. Ahmet Akbaş’ın binaları daha önce “olmaz” denilmesine rağmen daha sonra nasıl kiralandıklarını da çok iyi biliyorum ama bu cihete hiç gitme gereği duymadım. Biz alışmışız hamallığa, başkaları gibi havada bulup karada yemediğimiz için o işler bize göre değil dedik. Ancak devletin özel yurtlarla yaptığı rekabete bakıldığında adeta özel yurtları aradan çıkarma politikaları izlendiği rahatlıkla görülebilmektedir. Bu yıl 15 Temmuz bahanesiyle neredeyse tüm öğrencilere devlet yurdu çıkınca, özel yurtların doluluk oranlarında yüzde seksenlere varan azalmalar oldu.

                Yurdu açtığımız yıldan bu güne dek ilk kez doluluk oranımız yüzde ellilerde kaldı. Bu oran geçmişte yüzde yetmiş, seksenlerdeyken bu yıl yüzde otuz civarında gerileme oldu. Bu bizdeki durum, diğer yurtların durumu bizden çok daha kötü. On iki kişi ile sezon açan yurtların olduğunu biliyorum. Hal böyle olmasına rağmen biz bu güne kadar bu durumdan şikâyetçi olmadık. Oysaki biz yurdu apart a çevirip kiraya verseydik inanın tek bir odamız dahi boş kalmazdı. Birçok yurt bunu yaptı. Sadece bunu da yapmadılar bir kısmı pansiyona döndü, ne fatura kesiyor, nede Milli Eğitim’in denetimine dâhil oluyor. Peki, sıkıntınız nedir derseniz, 28 Şubat döneminde dahi olmayan bir denetim mekanizması var şu anda Milli Eğitim de.  Geçtiğimiz hafta Cuma günü bizim yurda tam dört tane ilköğretim müfettişi teftişe gelmiş, orada öğretmenlik yapma hakkını elde etmesine rağmen yurdun başında müdirelik yapan kızım durmakta ve işini de çok güzel yapmakta olmasına rağmen bizim müfettişler  Cuma günü tam gün çalışmışlar. Teftişlerini bitirememişler, dün, yani Pazartesi sabahı tekrar gelip öğlen saat 13.00 e kadar teftişe devam etmişler. Sonuç olarak sıkıntı var mı derseniz, elbette yok. Ancak böyle bir saçmalık nerede görülmüş çok merak ediyorum. Ben o yurtta tam sekiz yıl müdürlük yaptım ve 28 Şubat sürecini bizzat yaşadım; en uzun süren teftişler iki üç saati geçmemiştir ve bu işi yapan müfettiş sayısı da ikinin üzerine hiç çıkmamıştır.

  Ancak İrtica ile mücadele komisyonu diye saçma sapan bir komisyon vardı, onda da Vali Yardımcısı, Milli Eğitim’den bir kişi, Emniyet’ten bir kişi, Askeriye’den bir kişi, Maliye’den bir kişi olmak üzere beş kişi vardı ama onlar da geldiklerinde en fazla yarım saat kalıp giderlerdi. Şimdi aradan yirmi yıl geçmiş olmasına rağmen o günleri aratacak mahiyette uzun uzadıya teftişler yapıp insanları yormak çağdışı değil de nedir? Bu insanların sizden başka işleri güçleri yok da sadece sizinle mi uğraşacaklar diye hiç düşünmez mi bu arkadaşlar? Neymiş efendim yatak ranzalarında kimlik kartları eksikmiş, yok Jeneratörün faturası var mıymış, yok nöbet çizelgesinin defteri  var mıymış gibi saçma sapan sorularla insanları meşgul etmenin ne anlamı var anlamış değilim. Bu yurt tam yirmi yıl olmuş kurulalı sahibi de belli; burada FETÖ ile ilgili bir durum var mı yok mu bakarsınız, diğer konulara da bir göz gezdirip çeker gidersiniz. Yok yaka kartı, yok kimlik kartı, yok bilmem ne gibi fuzuli işlerle insanları yormanın ne anlamı var anlamış değilim. İnsanları dürüst davranmaktan alıkoyacak bu tür davranışlarda bulunmak ne kadar doğru bir davranış siz takdir edin. Ben denetimi her zaman severim ama eften püften işlerle uğraşmayı da asla sevmem. İl Milli Eğitim Müdürü’nden ricam şudur ;bu İlköğretim Müfettişleri bir toplayıp işini dürüst yapan insanlara yapılan muamelenin sonunda insanları denetimden kaçıracak işler yapmaya zorlayacağını ve bundan devletin ve halkın zararlı çıkacağını anlatması halinde bu arkadaşların da ona hak verip, diğer yurt sahiplerine bu sıkıntıyı vermeden denetimlerini sürdürmelerini sağlayacağı kanaatindeyim. Zira bizim denetimimiz bitti, bize ne başkalarından diyebiliriz ama bu hiç doğru olmaz. Bize yapılan muameleden rahatsız isek başkasına yapılmasına izin vermemeliyiz. Haa yok çok da zorlarlarsa biz de çeviririz aparta, kapısından içeriye giremezler ama bu bizim tarzımız değil. Biz devletin denetlemesinden mutlu oluruz, ancak kıl tüy işlerle de uğraşacak zamanımız yok haberleri olsun. Kalın sağlıcakla.

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.