Düşünceler...

Mehmet Büyükalbayrak

  Şair Eşref bir şiirinde “Âsiyâb-ı devleti bir har da olsa döndürür” demiş. Aynı zamanda, hocası da olan Eşref'e Neyzen Tevfik cevap vermiş: “ Ol kadar har koştular ki âsiyâb-ı devlete, / Çiğnemekten birbirin, dolab-ı devlet dönmüyor.”

            Şimdi, genç okuyucular kızacaktır bana. “Birkaç mısra yazdın ama,  Arapça ve Farsça bilmeyenlerin anlaması zor. Ne demek istedin?”

            Yazının sonunda, genç neslin anlamada zorluk çekeceği kelimelerin anlamını ayrıca vereceğim. Burada, mısraların bütünlüğü içindeki anlama bakalım. Herkesi tenzih ederim, Eşref “Devlet çarkına bir eşek de koşsanız onu döndürür.” diyor. Eşref bu, der...

            Neyzen de cevap verir: “Bu çarkı döndürmek için o kadar çok eşek koştular ki, eşekler birbirini çiğnemekten çarkı döndüremiyor.”

            Zamanımızdan, yaklaşık, yüz yıl kadar önce yazılmış mısralar. O günleri anlatmak için yazılmışlar. Ancak çevreme baktıkça, “Bugün, dünden farklıdır” diyemiyorum, ne yazık ki... Aynı düzen, aynı anlayış hiç değişmeden sürüyor...

            Biraz daha konuşursam fena batacağım. Onun için yorum yapmayayım...

            Herkes gönlünce değerlendirebilir... Şimdi bir başka konuya geçelim.

***

            Hafta ortasından bir haber... Basın mensupları, TBMM başkanı Sayın Köksal Toptan'a soruyorlar: “Meclis başkanlığına tekrar aday olacak mısınız?” Verilen cevapta devlet adamlığının izlerini gördüm: “Bu tür makamlara aday olunmaz, kişiler aday gösterilir.”

            İzleyebildiğim kadarı ile iki yıllık meclis başkanlığı süresini başarı ile tamamlayan Sayın Toptan, devlet adamlığının gerektirdiği tevazuyu da elden bırakmamış.

            Şimdi, kurumların başına geçebilmek için her türlü yolu denemekten ve her türlü entrikayı çevirmekten geri durmayanları gördükçe, söyleyecek söz bulamıyorum. Her işi bizlerden çok daha iyi yapabileceklerin varlığını unutmamamız gerekir. Bir makama aday olurken bunun bilinci ile hareket etmek ve biraz olsun tevazu sahibi olmak, unutulmaması gereken güzel bir haslettir.

            Makam, ne olursa olsun. Makamı istemenin amacı “hizmet” olmalıdır. Halka hizmet, memlekete hizmet... “Karım bana, “müdür olmadan / başkan olmadan geri gelme” dedi” diye eşik aşındıranların ne gelecekleri makama, ne de halka en küçük bir faydaları olmayacaktır. Bunlar, olsa olsa, kendileri ve biraz da çevreleri için çalışacaklardır. Tabii, kendilerini o makama getirenleri de unutmayacaklardır.

            Eskiler, makam ve mevkilerin boş ve geçici olduğunu anlatmak için “Mahkeme kadı'ya mülk değildir” demişler. Önemli olan, makamdan indikten sonra sokakta “başı dik” olarak yürüyebilmekte. Karşılaşılan kişilerin gülerek, sevgi ve saygı ile selam vermesi veya selamını almasında. Yoksa her şey boş...

            Devrin paşalarından biri, Neyzen Tevfik'e “gel seni bir yere memur yapalım” der. Neyzen, “memur olacağım da ne olacak?” diye cevap verir. Paşa, “çalışırsın şef olursun” diye karşılık verince Neyzen tekrar sorar: “Sonra?” Paşa “müdür olursun”... Paşanın verdiği her cevabı Neyzen, “Sonra?” diye karşılar. “Paşa olursun, vezir olursun” Cevap hazır: “Sonra?” “Hatta sadrazam bile olursun...” Yine aynı cevap: “Sonra?” Sonrası yok, çaresiz kalan paşa, “hiç” diye karşılık verir. Ve Neyzen'den felsefesine uygun muhteşem bir cevap: “Paşam, ben zaten şimdiden hiç'im. Tekrar hiç olmak için o kadar uğraşmaya ne gerek var.”

            Hayata biraz da bu gözle bakabilsek...

***

âsiyâb: su değirmeni, har: eşek, âsiyâb-devlet: devlet çarkı, devlet değirmeni, dolab-ı devlet: (parçada) devlet çarkı

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.