Bugünkü hikâyemiz tarihi Amisos kentinde yaşamış olan iki kişinin hikâyesi olacak. Ancak bu iki kişinin maceralarını anlatırken arada başka kahramanlardan da bahsedilecektir. Bu hikâye kahramanları ile ilgili de bazı açıklamalar yapma gereği hâsıl olacak. Ancak bir hususun altını çizmekte yarar görüyorum. Yazılarımız tamamen hikâye niteliğinde olduğundan gerçek hayatla ilgisi bulunmamaktadır. Bazı okurlarımız hikâyeden bir şey anlamadım veya falanca kişi kimdi, feşmanca şahsiyeti açıklar mısın gibi saçma sapan sorular sormaktalar, lütfen bu tür sorulardan kaçınalım. Bizim amacımız siz değerli okurlarımıza geçmişte yaşanan bazı olayları hikâye şeklinde aktarıp onlardan ders almanızı sağlamaktır. Dünya kurulduğu günden bu güne dek insanların bedenleri değişse de karakterleri, davranış biçimleri, inançları hep aynı minvalde olmuştur. Yalan konuşanlar dün ne idiyseler bu gün de aynıdırlar. Bu Ahmet olmuş Mehmet olmuş çok önemli değil. Önemli olan, aynı davranış biçimlerini farklı şahsiyetlerin biri birlerini görmeksizin taklit etmeleridir. Bu kadar girişten sonra gelelim hikâyemize
Bugünkü hikâye kahramanlarımızdan Ebul Ebalis Dava Vekili’ni daha önceki hikâyelerimizde anlatmıştık, bu zatı muhteruuuun tarihi Amisos kentinde yaşamış ancak ataları Rum Pontus İmparatorluğu’nun Kadahor bölgesinden Amisos kentine taşınmış, ekonomik sıkıntılarını Amisos kentinde bir nebze olsun çözebilmişler. Ancak Ebul Ebalis bu konuda dillere destan servetler edinmiş, bu servetlerin tamamına yakını haram mallardan oluşmuş. Yaptığı hiç bir şeyi kurallara uygun yapmayan bu zatı muhteruuuuunun şeytanlara taş çıkartacak kadar icraatları olduğundan Amisos kentinin ileri gelenleri O’na, Şeytanların Babası anlamına gelen Ebul Ebalis adını takmışlar.
Kervancıbaşı’na gelince, O’nun da ailesi Rum Pontus imparatorluğu bölgesinden gelmiş olup geldiği bölgenin asıl adı Zaros bölgesi imiş. Zaro Pontus Rumcası’nda eğri anlamına geldiğinden Kervancıbaşı’nın bölgesinde kendisi gibi çok yanlış işler yapan kişiler olduğundan o bölgeye zaros yani eğrilerin bölgesi adı verilmiş. Kervancıbaşı’nın bu unvanı alma nedeni ise kendisi yük taşımacılığı yaptığından kervanları varmış. Kervanlarının başında da kendisi bulunurmuş. Ama gidilecek mekanın yol durumunu tespit edecek olan kişinin yolun durumunu tespit etme noktasında çok maharetli olması gerektiğinden, kervanların başlarına yolun izohips eğrisi üzerinde en düşük eğimi tespit eden hayvan olan gaydaro yani bugünkü adıyla eşşek olurmuş. Bizim Kervancıbaşı da hem yolun eğimini, düzgünlüğünü çok iyi bildiğinden, hem de kervanların sahibi olması hasebiyle ona Kervancıbaşı lakabı verilmiş.
Ebul Ebalis ile Kervancıbaşı biri birlerini hiç sevmeyen iki siyasetçi imiş. Ebul Ebalis Kervancıbaşı’nı yese doymazmış, Kervancıbaşı da Ebul Ebalisi yese doymazmış. Ancak konu siyaset ve menfaat olduğunda anında birilerini araya koyup dost olurlarmış ve Amisos kentinin altını üstüne getirirlermiş. Ebul Ebalis de çok fakir iken Karun gibi zengin olmuş Kervancıbaşı da aynı şekilde. Dört ayaklı bineklerinin dışında hiç bir şeyi yokken Amisos kentinin en zenginlerinden olmayı başarmış. Ama her ikisinin de ortak yönleri helal haram mefhumları olmaması imiş. Görünüşte her ikisi de tek tanrılı Hanif dinine inanıyorlarmış ama aslında ikisi de tek dünya inancı olan insanlarmış ki ahireti düşünmeden helal haram demeden malı götürmüşler. Bu iki zevattan Ebul Ebalisin en önemli özelliklerinden birisi de yanında bulunan kim varsa hepsini ya iflas ettirmiş ya da siyasi hayatlarını bitirmiş. Yanında olan beyazyüz isimli akrabası olan Hizbi Ebyaz’ın, bir dönem Amisos Kenti Hizip Reisliği’ni yapan zavallı kişinin de siyasi hayatını bitirmeyi beceren Ebul Ebalis beraber hareket ettiği kim varsa tamamını ekonomik olarak bitirip kendisini ön plana çıkarmayı da başarmış.
Yaşadıkları dönemde görsel habercilik yapmak için bir hayli uğraş veren Yılmaz Adam lakaplı arkadaşını da perişan edip, O’nu da aradan çıkarmayı başaran Ebul Ebalis asıl mesleğinin yanında bina, kahvehane, tababet ve sair işlerle de uğraşmaktan geri kalmazmış. Ancak hangi işi yaparsa yapsın mutlaka o işin hilelerini bulur ona göre rakipleri ile mücadele edermiş. Rakiplerinin eksik olan yönlerini tespit edip onları o eksikleri ile bitirmeye çalışır, kendisi de bu sayede köşeyi dönermiş… Ebul Ebalis Amisos kentinin en ahlaksız, en riyakâr ve en büyük yalancılarından birisi olmasına rağmen toplumda kendisini bu özelliklerinin tam aksine imiş gibi göstermeyi de çok iyi becerirmiş. Ancak bu konuda O’na en büyük desteği Amisos kentinin Sabetayist Mutasarrıfı’nın verdiği de bir gerçekmiş. Bu Sabetayist Mutasarrıf’la ilgili önümüzdeki günlerde detaylı hikâyeler yazacağım, şimdilik bu kadarı ile yetinelim.
Ebul Ebalis sağlık sektörüne de el atmış. Ancak oradaki tüm alavere dalaverelerini ortaya çıkaran Molla Kasım’a karşı tutunamayıp, oraları elden çıkarmak zorunda kalmış. Kervancıbaşı ise Hizbi Ebyaz Amisos kısmının Reis’ini değiştirmek için büyük bir mücadele vermeye başlayınca soluğu Ebul Ebalis’in yanında alır ve O’nu Hizbi Ebyaz’ın Amisos Reisi yapmak ister ve bunun için Ebul Ebalis’in mekanını kendisine vaz geçilmez bir yer olarak tahsis eder. Amacı ne idi derseniz Amisos Mutasarrıfı’nın Reisülvüzera olan akrabasını kafaya alıp, O’na, Ebul Ebalis’i kabul ettirmek için Mutasarrıf’la sürekli buluşmalar yapar. Oysa mutasarrıfla arası hiç iyi olmamasına rağmen, konu menfaate gelince anında çark edip Ebul Ebalis’in mekanında birlikte planlar yapmaya başlarlar. Peki, bu planlar tuttu mu, sonuç ne oldu derseniz, izninizle onu da daha sonraki yazılarımıza bırakalım. TRT Erzurum, Ankara radyolarında arkası yarın var ya bu hikâyenin de arkası yarın diyerek hikâyemize burada son veriyorum. Kalın sağlıcakla.