Edebi yazı

Menderes Yiğit

Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon,
"Bizdeki kayda göre, şimdi o meb'us!" dediler..

                                              Neyzen Tevfik

Sevgili dostlarım bu gün edebi yönüm coştu. Türk Edebiyatı"nın o muhteşem nezaketi eşliğinde köşeme Bafralı Neyzen Tevfik ile başladım. Biliyorsunuz atalarımız ille de edep, ille de edep demişler. Edep ile yazmaya da edebiyat demişler.  Buyurun edebi yazımıza.

Sevgili dostlarım eline sopa almış bir adamın o sopayla halıya vurduğunu görseniz, acaba “Bu adam halıya işkence mi yapıyor” dersiniz yoksa “Bu adam bu halıyı temizliyor mu” dersiniz? Haliyle o adam, eve layık olması için halıyı temizliyordur.

Şimdi dostlarım Samsun"umuzu bir ev olarak kabul edersek. Bu evimizin içerisine üzeri türlü pisliklerle kirlenmiş, çamurlu, lağım kokulu, tüyleri dökük, bir tarafı kabarık bir tarafı sönük, üzerinde it enikleri doğmuş bir halı serseler ne yaparsınız? Önce sopayla döverek kaba pisliklerini atarsınız, sonra da bir güzel yıkar güneşe serersiniz değil mi?

Efendim işte bizde ünlü politikacılarımızdan birisi olan SUKAMA"ya bunu uyguluyoruz. Elimize aldığımız haydar ile üzerindeki bin bir türlü pisliklerin kabasını alıyoruz. Önce o kaba pislikler dökülsün. Allah"ın izniyle daha sonra onu ak pak olması için yumacağız. Bir de güneşe sereceğiz ki parıl parıl parlayacak kerata.

Peki, bir garip Menderes bunu niye yapıyor. Baba yüreği efendim. Baba yüreği dayanmıyor. Kendisi gözümüzde, hani ilk günkü gibi süt damlası süt. Bendine sığmayıp kabarması da bu yüzdendir.  

Efendim belki bilmezsiniz ama Menderes kulunuz olarak kısrağa binmeyi çok severim. Eğersiz semersiz bindiğim kısrakla, çayırlarda koşmayı, terleyen kısrağı ırmağa sokmayı, dinlenince tekrar dağa taşa koşturmayı çok severim. Kısrağa öyle bir binerim ki, şaha kaldırır kişnetir de kişnetirim. Bu huyum pistir. Kısrakta hal bırakmam. Değil 7 gün, 77 gün geçse zor kendine gelir. Kısraktan ayrılmadan önce bir de kaşağı yapar, ödülünü veririm. Kısrakta dört gözle bekler beni. Çünkü iyi kısrak iyi binici ister. Kötü biniciyle gönlü rahat etmez. Canı çıksa da illa kendine iyi bir binici arar.

Efendim gelelim konumuza. Baba yüreğiyle yaptığımız eleştirilerin manasına erememiş olan SUKAMAM, dün GÖLGElerin arkasında vermiş veriştirmiş. Öyle böyle de değil, zehir zemberek, önü bucağı tutulmuyor. Ne demiş Necip Fazıl üstadımız, “Hey gidi küheylanım, koşmana bak sen! Çatlarsan, seni doğuran kısrak utansın!

Necip Fazıl üstadımıza selam ettikten sonra sözü edebiyatımız da çok önemli bir yere sahip olan Nefi"ye bırakıyorum. Edebi bir köşe yazısında daha buluşmak üzere sağlıcakla kalın.


Fırsatî sen bu semti bilmezsin
Eyleme gel bizimle yok yere ceng
Sana kaç kere dedim anlamadın
Sözde mazmûn gerekir â pezeveng”
                                                    Nefi

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (11)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.