Dün gerek gazetemizin manşetinden verdiğimiz gerekse köşemde yazdığım büyük vurgun olayı, hem şehirde büyük yankı uyandırdı hem de bu yankı nedeniyle gazetemizin telefonlarını adeta kilitledi.
Hemen hemen herkes, manşeti okuduktan sonra iç sayfalara bakmadan bizi arayarak olayın detaylarını öğrenmek istedi. Bizler de gazetemizin iç sayfalarına bakmalarını söyleyip gereken detayları orada bulabileceklerini izah ettik.
Ancak vatandaşımız, bir kısım gazetelerin yaptığı haberlerin doğruluğuna inanmadığından olsa gerek bizzat bizim ağzımızdan ayrıntıları duymak istediler. Biz de gazetemizde evrakın tarih ve sayı numarasını verdiğimizi söyleyince ancak o zaman gazetedeki haberin doğruluğuna kanaat getirdiler.
Aslında vatandaşın inanmak istememesi kadar doğal bir durum yok, çünkü koskoca bir belediye başkanının bilerek böyle bir hata yapacağına, değil aklı başındaki bir insan, ilkokula giden çocuk dahi inanmaz. Ama gelin görün ki bizim Kral hazretleri, kendi mutlak Krallığının devamı için bu tür uygulamaları yapmaktan zevk alıyor.
Gelelim olayın perde arkasına, yani bu evrakın nasıl olup da o meclisten geçtiğine...
Benim Grup Başkan Vekilliğim döneminde, meclise havale edilecek evraklarla ilgili ilk önce bürokrat arkadaşlarla evrakın yasal boyutunu tartışır; yasalara uymayanları bir kenara çeker, kalan evraklarla ilgili hem Kral hazretlerinin hem de teşkilatın görüşünü aldıktan sonra grup toplantısı yapar; grup toplantısında tüm meclis üyesi arkadaşlarla konuyu enine boyuna tartışır, şehrimiz için yararlı olan hangisiyse onun yapılmasına karar verirdik. Ondan sonra da meclis toplantılarında söz alıp grubumuzun görüşünü beyan ederdim.
Ancak bizim Kral hazretleri son zamanlarda bu toplantılardan rahatsız olup her dediğini yaptıramadığını görünce bir gün Ankara yolundayken Havza"dan beni arayarak, "Adnan Bey, bu grup toplantılarından rahatsız olmaya başladım, artık her şeyi göze aldım, gerekirse ipleri koparacağım haberin olsun" deyince ben de "Siz bilirsiniz" deyip, telefonu kapattım.
Aslında gayesi bana gözdağı verip, kendi isteklerini bana yaptırmaktı. Onun yakın dostları, rotoşları, akrabalarının birtakım talepleri vardı. Benim onaylamayacağımı bildiğinden, bana şunu demek istiyordu; "Ya Başkan Vekilliğinden vazgeçersin ya da benim dediklerimi yaparsın."
Ben kendisine her zaman şunu söyledim; "Doğru işlerinizde bir kardeş, bir evlattan daha yakınım size, sizin için her şeyi yapmaya hazırım, ancak yanlış işlerinizde asla yanınızda olmam."
Bunu bildiğinden, kendine bir çıkış yolu arıyordu ve ilk olarak medya patronu, böyük iş adamı, hayırsever okul yaptıran (nasıl yaptırdığını zamanı gelince yazacağım) arkadaşına İl Başkanı'nı aratıp benim görevden alınmamı istedi.
Yüz bulamayınca bir Ankara yolculuğunda kendisi İl Başkanı'na söyledi. Yine yüz alamayınca grup toplantısı yapmak üzere gittiğimiz kendi evinin altındaki Gazi Kültür Merkezi'ndeki bana saldırı olayını düzenleyip medya patronunun genel yayın yönetmeni vasıtasıyla da olayı tüm Türkiye'deki basına servis yaptırıp hem il teşkilatını hem de beni bitirme operasyonu yaptı. Yani bir taşla iki kuş vurmuş olacaktı, ancak işler umduğu gibi olmayınca bu kez meclis çoğunluğunu kendi lehine çıkarabilmek için çeşitli ayak oyunlarına başladı.
İlk iş olarak da Tekel binalarında işlenen kütle ile ilgili yapılan itirazı reddebilmek için meclis üyelerini tek tek arayarak, ulufe dağıtmaya başladı. Kimisine yol, kimisine su derken; bizim Serkan kardeşe de en büyük piyango vurdu. Daha önce gündeme dahi aldıramadığı bu evrak için meclisten geçirme sözü verince, bir de Encümen üyeliğini yanına ekleyince değme keyfine.
İl teşkilatının Tekel binalarının arkasındaki kütle işlenmesine ret oyu vereceksiniz demesine rağmen, bizim Serkan kardeş kabul oyu verip evrakın Kral hazretlerinin istediği gibi meclisten geçmesini sağladı.Tabiî ki karşılığını da fazlasıyla aldı.
Şimdi gelelim bundan sonraki sürece...
Öncelikle mahalli idarelerden sorumlu zat, fırında yemek yemekten ve dedikodu yapmaktan fırsat bulup böyle önemli konulara zaman ayıramadığından, onun için bu tür olaylarla ilgilenmeye gerek yok.
Milletvekillerinin de, sürekli eleştirdikleri Kral hazretleri ile ilgili bu olayda ne yapacaklarını merak ediyorum. Gerçi bazıları teravih namazında Kral hazretleriyle namaz kılmaktan, bazıları iftar çadırlarında vatandaşla sohbet etmekten, bazıları da resmi kurumları ziyaret etmekten zaman bulup bu işlere bakamayabilir, ama bu iş başka işlere benzemiyor.
Edebiyat yapıp nutuk çekmeye de benzemiyor durum. Şimdi sınav verme zamanı. Artık toplum kimin ne yaptığını takip ediyor, çünkü DENGE Gazetesi var.
Hoşça kalın...