EKONOMİK SÖMÜRÜ NE DEMEKTİR?

Mustafa Cemal Tomar

Ekonomik sömürü, bir kimsenin başka kimselerin ürettikleri artı değerlere bir hak olarak el koyması, onlara sahip olması demektir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, ekonomik sömürüyü, hırsızlık, dolandırıcılık, yolsuzluk, eşkiyalık v.b. olaylardan ayırmak gerekir. Çünkü gerçi bunlar da başkalarının ürettikleri değerlere el yokmaktır ama, bunlar toplum tarafından haklı görülmez ve suç sayılırlar. Oysa ekonomik sömürü, bir bütün olarak ele alındığında var olan düzenin ayrılmaz bir parçası ve tek tek ele alındığında toplumun meşru saydığı bir paylaşım kuralıdır.

Sınıflı toplumlarda egemen sınıflar geçimlerini, çalışan sınıfların sırtından bu ekonomik sömürü sayesinde sağlarlar. Sömürünün, yani başkalarının ürettikleri artı değere el koymanın gerekçesi ve mekanizması her toplum düzeninde farklıdır. Köleci toplumda sömürünün gerekçesi, köle sahibinin kölesi üzerindeki mülkiyet hakkıdır. Nasıl ki, ineğin sütü ya da tavuğun yumurtası bunların sahibine aitse, kölenin çalışarak ürettiği değerler de kölenin sahibine ait olur. Köle sahibi, bunun, kölesinin yaşaması için gerekli olan kısmını ona bıraktıktan sonra, geri kalan kısmına – ki bu, kölenin ürettiği artı değerdir. – el koyar ve onu istediği gibi kullanır. Aynı şey, feodal toplum düzeninde feodal beyin, bir taraftan toprak diğer taraftan çalışan köylüler (serfler) üzerindeki onları yarı köle durumuna sokan, feodal haklarına dayanır. Feodal bey emri altındaki kimseleri, haftanın belli günlerinde kendi topraklarında bedava çalıştırarak (angarya) ve ayrıca onlardan çeşitli vergi ve harçlar alarak sömürür.

Kapitalist toplumda sömürünün gerekçesinde önemli sayılabilecek bir değişiklik olmuştur. Bu toplum düzeninde artık ne köle ne de serf vardır. Çalışanlar da artık hukuk açısından özgür kimselerdir. Bunları artık, eskiden olduğu gibi, üzerlerinden bir hak iddia ederek doğrudan sömürmek olanağı kalmamıştır. Hatta buna olanak veren anlaşmalar, serbestçe yapılmış olsalar bile, hukuken geçerli sayılmazlar. Bu toplum düzeninde ekonomik sömürü, kapitalist sınıfın üretim araçları üzerindeki mülkiyet hakkına dayanır. Kapitalist işletmeci, işyerinde yeniden üretilmiş olan değerlerin bir bölümünü işçilere ücret olarak öder ve geri kalan bölüme, yani artı değere de üretim araçları üzerindeki mülkiyet hakkının (işyerinin sahibi olma hakkının) karşılığı olarak el koyar.

Sömürü Oranı ne demektir ve bu oran hangi yollarla arttırılabilir?
İşçilerin ne kadar sömürülmekte oldukları, ürettiği artı değerin aldıkları ücrete bölünmesiyle ölçülür. Buna sömürü oranı diyoruz. Örneğin; işçiler 8 saatlik işgücünün ilk 2 saatinde ücretlerini çıkarıyor ve geri kalan 6 saatte de artı değer oluşturuyorlarsa, sömürü oranı 6/2 = 3′ tür. İşçiler sendikaları aracılığıyla yürüttükleri ekonomik mücadeleleri ile bu sömürü oranını düşürmeyi, yani patronların sömürüsünü sınırlamayı ve azaltmayı amaçlarlar. Ama bu mücadelelerinde ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, sömürü oranını sıfıra indiremez, yani sömürüyü ortadan kaldıramazlar. Çünkü kapitalist düzen kâra dayanır, kârsız işleyemez ve yaşayamaz. Sermayenin organik bileşimi ne demektir ve bu bileşim neden sürekli olarak artma eğilimindedir?)

İşçi sınıfının sömürü oranını azaltma çabalarına karşılık, kapitalist sınıf da tam tersine bunu olabildiğince artırmak ister ve bunun için çeşitli yollar arar. Bu yollar başlıca 5 tanedir.

1- Çalışma Süresinin Uzatılması
Sömürü oranını artırmanın akla gelebilecek ilk yolu, – ücret artırmadan – çalışma süresini uzatmaktır. Örneğimizdeki işgününü 8 saatten 10 saate çıkarırsak, sömürü oranı da 6/2 = 3′ ten 8/2 = 4′ e çıkmış olur. Ancak ne var ki, işçi sınıfının bu konuda vermiş olduğu kararlı mücadele sonucu artık günlük çalışma süresinin uzatılması fiilen olanaksızdır. Hatta bunun tam tersine, çalışma sürelerinin giderek azaltılması söz konusudur.

2- Fazla Mesai
Fazla mesai (günlük yasal süreden fazla çalışmak) sömürü oranını artırmanın başka bir yoludur. Gerçi işveren fazla mesai için işçiye daha yüksek bir saat ücreti öder ama, bu yine de onun için yeni işçi almaya göre daha karlıdır. Çünkü bir kere, yeni işçiler için ödemesi gerekli sosyal sigorta primlerinden, çocuk zammı ve ücretli izin gibi işçi başına hesaplanan giderlerden kurtulur. Ayrıca, yeni işçileri aynı vardiyada çalıştıracaksa, yerden, getir götür masraflarından ve ona tahsis edeceği alet ve makinelerden tasarruf etmiş olur. Fazla mesainin işverenler bakımından belki bunlardan daha önemli olan bir avantajı, piyasa koşullarına göre üretimini – yeni işçiler almadan ya da bazı işçileri çıkarmadan – kolayca artırmak ya da azaltmak olanağına sahip olmaktır. Bu olanak işverenler için paha biçilmez bir avantajdır. Bu nedenlerle, işverenler fazla mesainin zorunlu, işçiler ise isteğe bağlı olması için mücadele ederler.

3- Emeğin Yoğunluğunu Artırmak
İşveren patronların sömürü oranını artırma yollarından birisi de, çalışma temposunu hızlandırarak aynı zaman süresi içinde işçiden daha fazla emek sağlamaktır. Bu amaçla işyerlerinde, akan şerit gibi çeşitli teknikler ve işçileri daha yoğun (hızlı) çalışmaya özendiren prim sistemleri uygulanır. Böylece emeğin yoğunlaştırılması, yani işçinin daha hızlı çalıştırılması, tıpkı çalışma süresinin uzatılması gibi sömürü oranını artırır. Örneğin işçi şimdi daha hızlı çalıştığı için, ücretini eskiden olduğu gibi 2 saatte değil de 1 saatte çıkarırsa, sömürü oranı da 3’ten 7’ye çıkmış olur. Hızlı çalışma işçiyi bedenen olduğu kadar ruhsal olarak da yıpratır. Bu nedenle işçiler işverenlerin emek yoğunluğunu artırıcı işletme ve çalışma yöntemlerine karşı çıkarlar ve çıkmalıdırlar.

4- Emeğin Verimliliğini Artırmak
Bilim ve teknolojideki gelişmeler sonucu daha ileri makine ve aletlerin üretimde kullanılmaları emeğin verimini artırır. Emek veriminin artması, işçinin aynı zamanda süresi içinde ve aynı yoğunlukta çalıştığı halde daha fazla üretim yapabilmesi demektir. Emek verimi artınca, işçi ücretini şimdi daha kısa sürede çıkarır ve böylece patronu için artı değer yarattığı süre uzamış yani sömürü oranı artmış olur.
Kuşkusuz, ücretler de verim oranında artarsa sömürü oranında bir değişiklik olmaz. Fakat gerçek yaşamda görünen, daha çok, verim artışının ücretlere ya hiç ya da eksik olarak yansıtılmasıdır. Bu nedenle, gelişmiş ülkelerde sömürü oranı az gelişmiş ülkelere göre daha yüksektir. Bu ülkelerde ücretlerin yüksek olmasının nedeni emek veriminin yüksek olmasıdır.

5- Ücretin Düşürülmesi
Sömürü oranını artırmanın en kestirme yolu, açıktır ki, ücretleri düşürmektir. Ücret düşürülünce işçinin kendisi için (ücretini çıkarmak için) çalıştığı süre azalıp artı değer artırmak için çalıştığı süre çoğalmış olacağından, sömürü oranı artmış olur. Ne var ki, günümüzde işçilerin parasal (nominal) ücretlerini düşürmek hemen hemen olanaksızdır. İşçiler ve işçi sendikaları böyle bir harekete karşı büyük tepki gösterirler. Fakat enflasyon nedeniyle, parasal ücretler değil ama gerçek ücretler (ücretin satın alma gücü) pekala düşürülebilir. Nitekim bu yola sık sık başvurulduğunu görüyoruz. Ülkemizde bu yolla gerçek ücretlerin sürekli düşürülmekte olduğuna tanık oluyoruz.

Bu nedenle işçilerin sadece parasal ücretlerinin değil, gerçek ücretlerinin düşürülmesine karşı da uğraş vermeleri gerekir. Bunun yolu da, önce enflasyonist politikalara karşı çıkmak, bunda başarı sağlanamazsa ücretlerde hareketli merdiven (echelle mobile) sisteminin uygulanması için uğraş vermektir. Hareketli merdiven sistemi, ücretlerin enflasyona koşut olarak artırılmasını güvence altına alan bir uygulama yöntemidir.) Faydalı bir yazı olduğunu düşünüyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.