Emeklilik

İsa Abanoz

   Emeklilik ne zaman beyefendi? Ne zaman ayrılıyorsun müdüriyetten? Ne zaman bu yoğun iş hayatın bitecek? Ne zaman arkana yaslanıp derin bir "oh!" çekeceksin? Ne zaman evladın, eşin, dostun, akraban yüzünü görebilecek? Ne zaman sevdiklerine de zaman ayırabileceksin?

   Bir emekli görünce vazgeçiyorum emeklilik hayallerimden. Onların yerine koyuyorum kendimi. Üzülüyorum. Vaktiyle gümbür gümbür esenler şimdi çok durgun. Zamanında pek çok iş görüp pek çok insanın yarasına merhem olanlar şimdi tedaviye, bir yardıma muhtaç olmuş.   Artık kimseler onlara soru sormuyor. Danışmıyor. Başı sıkışanlar kapısını, telefonunu çalmıyor. Bunaltmıyorlar onu. Oradan buradan çağırmıyorlar. Davet etmiyorlar. İlgi duymuyorlar. 

   Kimden gelirse gelsin bir selam aldılar mı mutluluktan uçuyorlar. Vaktiyle karşılarında el pençe divan duruyorlardı. Müdür Bey geliyor derlerdi. İrkilirlerdi. Korkup toparlanırlardı. O da haşmetli haşmetli arzı endam ederdi. Boy gösterirdi. Yüzünü bir an olsun yumuşatmazdı. Yumuşak ve mütebessim bir yüz yakışmazdı bu makama. Kural böyleydi. İnsanlığın kuralı. Sonra kimse saymazdı onu. Kimse korkmazdı ondan.

   Şimdi emekli oldu. Çok emek harcadı ve nihayet yoruldu. Çok esti, gürledi ve sonunda duruldu. Makamdan ayrılınca sanki hayattan da ayrıldı. Sudan çıkmış balık gibi oldu. Emeklilik hayattan atılmak şeklinde yaşanmamalı. Bir kâbusa dönüştürülmemeli.

    Şimdi bir bakış gözlüyor. Küçük bir ilgi bekliyor. Eski dostlarını arıyor. Dostları da bir bir kaybetmişe benziyor. Avare avare geziyor soğuk sokaklarda. Kalabalıklarda yalnızlığın en acısını yaşıyor. Yarınlarını düşünmediği için bugün acı çekiyor belki de. Mutlu, mesut insanları gördükçe içten içten ağlaması daha da artıyor. İçin için ağlıyor. Ancak onu hiç kimseler görmüyor. Avazı çıkarak ağlasa da onu kimsenin duyacağı yok ya! Mutluluklarına engel olur diye onu hiç kimse duymak, görmek istemiyor.

   Yorgun ve ağır adımları yere değince hüzün melodisi yayılıyor çevreye. Tutmayan dizler, görmeyen gözler, eskisi gibi iyi duymayan kulaklar ve daha pek çok organı zamana yenik düşmüş durumda.

   Birbirimize uzun ömür için dua ederiz. Yaşlılıktan korkarız bu arada. Uzun ömürde yaşlılık da vardır. Uzun ömrün hep gençlikle mi geçeceğini sanırız yoksa? Yunus"un dediği gibi ilmimiz mi eksik. Kendimizi mi bilemiyoruz?

   Emekliliği veya yaşlılığı kış mevsimi gibi görüp soğutmaktan bir hasat mevsimi olarak değerlendirmek çok iyidir. Bakış açısı ve birikimlerimiz bizi dünyaya bağlar veya dünyadan koparır. Kırk yaşı gençliğin yaşlılığı görüp önceden uyanmalı. Ellili yaşlarda ise yaşlılığın gençlik demlerini sürmeliyiz. Victor Hugo böyle der.

   Emeklilik hayattan kopmak değildir. Güzel yaşanmış bir ömürden sonra ölmek de korkunç ve yok olmak değildir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.