Orta Doğu'da İslam ülkeleri bağımsızlık mücadelesinde, çıkarcı ülkeler NATO'da İslam ülkelerinin kaderini belirleme aşamasındayken, Türkiye'nin tavrı, İslam ülkeleri ile ilişkileri hayranlıkla izleniyor. Türkiye tarafsızlığını ortaya koyarken haksızlığı dile getirmekten kaçınmıyor. NATO'da karar verici ülkelerin bu zamana kadar aldıkları kararların tarafsızlığını savunan yok ama peki bu durumu olağan görmek mi gerekiyor. Nükleer enerji ve silah sahibi olmak İran'da tehdit oluşturuyorsa İsrail, ABD ülkelerinde neden bu tehdit yerini savunma kelimesi alıyor? Hamas'ta işler Filistin lehine olunca oyundan çıkmak isteyen bir batı ile karşılaşıyoruz. Bu çifte standarda dur diyen Türkiye olunca bu sefer de her adım, söylenen her söz batıda kuşku oluşturdu. Stratejik gücü değiştiren Türkiye için yeniden Osmanlı mı geliyor? duyumları kuşkularının kanıtıdır. Bu sözlerde iyi niyet ifadesi yok. İslam coğrafyasında Türkiye barış için yumuşak güç olurken, batı o coğrafyanın öznesi olmak istiyor. Türkiye, Batıya göre her daim İran, Irak, Rusya ile sorunlu olmalıydı. Tam tersi politika oluşunca, oyuncular oyun kuran olma yolunda. Bu değişime tepkiler Eksen kayması olarak adlandırılıyor, Ancak buna eksen kayması değil eksen eski yerini alıyor demek daha mantıklı olur. Bu mücadele sonunda oluşacak yeni güçler giden zihniyet gibi olursa değişen bir durum olmayacak. Yeni yönetimle halk tekrar devlete küsecek, otoritenin gücü baskın olduğundan ortalık durulacak. İç sesleri bu kadar ses oluşturamayacak ne yazık ki. Devlete güveni olmayan bir toplumu oluşturan güçleri frenleyen barış yanlısı ülke Türkiye şuanda. Bu durumdan hoşlanmayan iç ve dış etmenler olsa dahi normalleşen bir ülke olma yolundayız. Sistem karmaşıklığından kurtulmak zorlu ve uzun bir süreçtir. Bu kabuk değişimi olağan görülmesi gerekirken engeller çıkıyor. Domino patlaması geç kalınmış bir durum, bu kaosta dış ülke olan Türkiye'nin duruşu sağlam olmalıdır, çıkarlar göz edilmeksizin hareket edilmelidir. Tarih boyunca belirlenen nesne olanlar, özne olup Dünya'daki insanlık krizini engelleyici olacak güç olmak istediğinde frenleyenlerin menfaatleri öne çıkıyor. Batı, Orta Doğu sömürgeciliğini bu dönem iktidarlarına borçlu olduğu halde baskıcı iktidarları zahiren eleştirirken, fiilen destekliyor. Bu dönem iktidarlarının haram servetlerinin batı bankalarında olduğu bilinen gerçek. Bunun dışında alınan silahlar ABD ve Avrupa kaynaklı.
En son gelişen Libya örneğine bakarsak Libya halkı iç savaşı bitmeden dış güçlere direnmeye çalışıyor. Kaddafi kendi halkını zaten vuruyordu. Değişen ne peki? Kaddafi'nin yanında haçlı koalisyonu olması. Libya'yı vuran batı güçlerin işbirliğindeki isim açık ve net ortada. Açıkça söylenen söylemleri görmezden gelmek mümkün değil Amerika genelkurmay başkanı Kaddafi rejimini devirme amaçlı olmadıklarını söyledi. O zaman bu operasyon neden yapılıyor? Akıllara Irak bölünmesi geliyor. Bu durum Libya için olursa ikili yönetim şekli ile farklı stratejileri uygulama ortamı doğmuş olacak.
Böylesi ilginç zamanlarda piyonsuz bir plan düşünülemez. BM'nin hava sahasını denetleme kararına odaklı gelişmeyen faaliyetlerin gerçekleşmesi kabul edilemez. Bu da BM kararının haçlı koalisyonun amaçlarında piyon olduğunu gösteriyor. BM bunu bilerek ses çıkarmayışı koalisyonun başarısızlığı sonunda payını (petrol) alma umududur. Diğer bir gizli amaç da silah satmak yapılan saldırılar Libya'nın askeri varlığına olma sebebi, kurulacak yeni Libya'nın silaha para harcamasını sağlamaktır. Bununla birlikte diğer ayaklanma umudu taşıyan Orta Doğu ülkelerine de gözdağı verilmiş olunuyor. Ayrıca Fransa'nın bu konuda ön ayak olmasına anlam veremeyenler Kaddafi'nin oğlu Seyful İslam'ın açıklamasını gözden kaçırmış olacak. Çünkü, Sarkozy'nin son seçim kampanyasının masraflarını Libya'nın karşıladığını açıkladı. Bu desteğin karşılığını alma vakti midir? Burada son söz olan biz seyircilere sorum şu; Oyuncular hazır! Tiyatro başladı. Batının uşağı Kaddafi Libya petrollerini batılı devletlere teslim etmek için rolünü nasıl yapıyor sizce?