Bugün köşe yazısı yazmayı düşünmüyordum, nedenine gelince manşet haberimiz çok önemli olduğundan tüm arkadaşlarla birlikte mesaimizi ona ayırdık. Düşünebiliyor musunuz üç aydır eylemler yapılıyor, basın açıklamaları yapılıyor, hastane idaresi yerden yere vuruluyor, çadırlar kuruluyor. Ama olayın aslını öğrenince bunların tamamında hedefin ne kadar saptırıldığını görmüş olduk. Bu kadar saçma sapan bir iş hiç olur mu anlamış değilim.
Bu konuda önümüzdeki günlerde çok detaylı yazılar yazıp perde arkasında oynanan oyunları siz değerli okurlarımızla paylaşacağım. Hastanede çalışanların kimler olduğu, işe kimlerin referansı ile yerleştirildiği, kimlerin siyaseti ne için yaptığını rahatlıkla görmüş olacaksınız. Üç kuruşa beş köfte dönemi bitti dedik ancak adamlar zamanında değil üç kuruşa beş köfte, bir kuruşa on köfte yediklerini görünce bunların adamlığının sadece nüfus kağıdında olduğunu rahatlıkla görebileceksiniz. Adamlar sülale boyu hem siyasette, hem bürokraside, hem ticarette nasıl olmuşlar aklınız şaşacak.
Gelelim bugün neden yazı yazmak istediğime önceki akşam annem, babam, kardeşimle birlikte iftarı beraber açtıktan sonra haber kanallarındaki programları seyretmeye başladım. TRT 1 Samsun' da cadde ortasında meydan dayağı anonsunu yapınca dikkatimi çekti. Dikkatlice seyretmeye başlayınca birde ne göreyim Trafik Polisi adam gibi görevini yapıyor, esnaf olan AK Partili Meclis Üyesi ile bir şeyler konuştuktan sonra AK Partili Meclis Üyesi birden polis memuruna saldırıyor. Bunu gören arkadaşları meclis üyesine tekme, tokat giriyorlar. Peki, siz olsanız ne yapardınız, gözünüzün önünde arkadaşınızı bir vatandaş dövecek, siz de seyredeceksiniz veya kolundan tutup karakola getireceksiniz öyle mi? Bunu yapan adamın ya sinir damarları alınıp, idiş edilmiştir veya sadece nüfus cüzdanında erkek hanesinde erkek yazdığı için erkektir. Hiç bir onurlu insan değil erkek, bayan dahi olsa gücü yetiyorsa o polislerin yaptığından farklı bir şey yapmazdı.
Aslında bu konuya çok ilgi duymuyordum, çünkü benim için bu tür olaylar vakıayı adiyeden olduğundan pek önemsememiştim ancak dünkü gazetelerdeki haberleri ve bazı köşe yazarlarını okuyunca bir hayli canım sıkıldı. Sanki adam polis memuruna saldırmamış da polis memuru adama saldırmış gibi herkes polis memurunu haksız ilan edince akşam iftara çok az bir zaman kala aldım elime bilgisayarı başladım yazmaya. Herkesin dedikleri bir yana da il Emniyet Müdürü'nün personeline sahip çıkmayışı beni çok ciddi anlamda üzdü, insan biraz vicdan sahibi olur ve onca saldırıda yerlere serilen personeline sahip çıkar, personeli haksız olsa o zaman Emniyet Müdürünü alnından öperdim. Gerçekten delikanlı adammış haksız kim olursa olsun yanında durmuyor, meslek taassubu yapmıyor derdim ama iş tam tersine ilk yumruğu vuran meclis üyesi.
Bu konuda acaba yanılıyor muyum diye birçok arkadaşı arayıp görüntülerle ilgili bilgi aldım hepsi ilk yumruğu vuranın meclis üyesi olduğunu söyleyince o zaman bu Emniyet Müdüründen değil Emniyet Müdürü polis memuru dahi olamaz diye düşündüm. İnsan haksızlığa uğrayan kim olursa olsun onun yanında olmaz mı? Neymiş efendim muhatap AK Partili Meclis Üyesi imiş de iktidar partisine mensup bir meclis üyesi haksız da olsa yanında durmak gerekirmiş, miş, miş, miş. Yazıklar olsun size insan bu kadar omurgasız, bu kadar ürkek nasıl olabilir anlamış değilim.
Şimdi neden farklı bir duruş sergilediğimi bilmem anlayabiliyor musunuz? Aslında farklı duruşu sergileyen ben değil diğerleri, olayları olduğu gibi değil de güçlüden yana tavır alarak yorumlayanlara yazıklar olsun. Hani Orhan Gencebay diyor ya batsın bu dünya, ben de diyorum ki batsın bu anlayış, batsın bu haksızlık düzeni. Böyle bir anlayışa sahip olan Emniyet Müdüründen, gazetecisine, vatandaşından, sanatçısına kim olursa olsun benim değil dostum düşmanım dahi olamaz, zira düşmanımın biraz omurgalı olmasını tercih ederim. Kalın sağlıcakla