Yetişkinlerin en büyük takipçisi kimdir?
Patronu? Menfaatini düşünen komşusu? Art niyetli arkadaşı?Rakibi?
Aklınıza gelen örnekler içinde çocuklar diyen çok az olacaktır.
Ancak gerçek şu ki, gün içinde sürekli iletişim halinde olduğumuz ancak ciddiye almadığımız çocuklar en büyük takipçimiz Özellikle 0-6 yaş dönemi çocukların gözünden asla bir şey kaçmıyor..Geçen zamanla ilginin değişmesi nedeniyle aileden uzaklaşmış görünen ergenler dahi gizliden takip ediyor aslında büyükleri . Çocukların gözlem sonucu hemen fark edilen bir şey değildir çünkü geri bildirimini zamanla alırız. Burada unutulmaması gereken; sizin söz ve davranışlarınıza göre şekillenen karakteri ve kişiliğini oluşturan biri her an yanınızda. Sizin her söylediğiniz ve her davranışınız onun kişilik kavramlarını bir bir oluşturuyor. Örneğin; ailenin ev içindeki iletişiminde birbirlerine davranışlarda yüksek sesin eksik olmadığı bir ortamda büyüyen çocuğun iletişim kurduğu kişilere yüksek sesle konuşması çok normaldir. Günün yoğunluğu ve koşuşturması içinde iletişimde 2. plana atılan çocukların ilerde bu toplumu oluşturan bireyler olacağını unutmamız gerekir.
Peki nerden başlayacak büyükler?
Örneğin, şuan içinde bulunduğumuz ay bizim ve çocuğumuz için çok büyük fırsat birçok kavramı bu ayda bizzat yaşatarak öğretebiliriz onlara.
Sabrı,paylaşmayı,merhameti,yokluğu,tevaazu gibi kavramları sözle ifade edişimiz kalıcı etki sağlamıyor, bu artık kabul edilen bir gerçek. Bu kavramları Ramazan ayı içinde tek tek yaşatarak öğretebiliriz. Öncelikle bu ayın sadece büyüklerin oruç tutarak ibadet ettiği bir ay olmadığını göstermekle başlamak gerekir. Farklı etkinlikler ile çocukları da bu huzura dahil edebilir, sahur ve iftarları eğlenceli hale getirip evde huzurlu ortam sağlanabilir.Kuran ve Allah ile daha alakalı olmalarını sağlayarak dini bilgilerini kuvvetlendirebiliriz. Tabi ilk akla gelen eylem; çocukları camiye göndermekten ibaret olmamalıdır.(Kalıcı etkisi yok ne yazık ki.) Aile sofralarına yakın dostlardan çok ihtiyaç sahibi insanları davet ederek tevaazuya yaklaşmanın verdiği duyguyu tadarak huzura varabiliriz.
Çocuklara kendi bulundukları noktayı öğretmek için vermeyi öğretmek lazım bunun adına psikolojide paylaşmak denir. Paylaşmanın anlamı ve tadını öğretmek için bu ayı fırsat bilip, zekatı sevdirerek öğretebiliriz. Büyüklerin verdiği zekatı anlayabileceği bir dille çocuğa anlatıp, ihtiyaç sahiplerine ne vermek istediğini sormak ve bunu ona yaptırarak muhatabının mutluluğunu görmesini sağlamak çocuğa çok şey katacaktır.
Her gününe özel bir etkinlik sığdırarak ahlak gelişimine büyük katkılar sağlayabileceğimiz bu ayı yememek ve içmemek olarak algılamamalı ve böyle bir intiba vermemeliyiz en büyük takipçimiz çocuklara..