Hatırlanmayan bir kaza anı, ortaya saçılmış kanlardan oluşan kapkara bir pıhtı... Kazayı çağrıştıran tek şey ise arabaları, karşı yönden gelirken birden bire şerit değiştiren kamyonun altında kaldığı kare. Önce trafik ekipleri ardından ambulans kaza yerine akın etmişler. Belli bir süre öncesine kadar dingin, sakin, ıssız bir şehirler arası, Kuşadası-İzmir yolunun Seferihisar kavşağı bir anda ana baba gününe dönmüş. Kasası meyve sebze yüklü olan kamyonun sol tarafına adeta bir ok misali saplanan kıpkırmızı, son model spor arabadan tanınamayacak halde çıkarmışlar, genç kadınla erkeği. Ardından boyunluklar takılmış sedyelerle beraber iki ayrı ambulansa alınmışlar.
"Bilinci kapalı, nabzı zayıf..."
"Tansiyon düşüyor, hasta şokta..."
"Ameliyathane hazırlansın. İki ağır hastamız var..." diye konuşmalar geçmiş sağlıkçıların arasında. Bütün bunlar olurken kamyon şoförü ise zıpkın gibi ayaktaymış. Kendini kurtarmak istercesine "İki gündür uyumamıştım abi." diye ifade veriyormuş polise. Gazeteciler ise olayın fotoğraflarını çekmeye uğraşıyorlarmış. Sonuçta ertesi günün haberi bu olay olacakmış.
Nurcan, Hilmi ve Halil Sezen'in üçüncü kuşaktan akrabası olan Deniz Sezen'in asistanı Yelda Hanım'dan Nehir için 17.30'a bir randevu almış. Bunu hemen Nehir'e haber vermiş. Nehir ise bundan pek memnun olmayıp kafasında bir sürü düşünce gezdirmiş.