Dr. Canbaz “Rahim boşluğunu döşeyen doku tabakasına endometrium dokusu (döl yatağı) adı verilmektedir. Endometrium dokusu, rahim iç duvarlarını ince bir tabaka halinde kaplar. Bu doku hamileliğe hazırlık için her ay belirli değişiklikler geçirmektedir. Adet döneminde endometrium dokusu parçalanarak dökülmekte, adet kanı ile rahim ağzı ve vajen yoluyla dışarı atılmaktadır. Normalde bu hücre tabakası vücutta sadece rahim içerisinde yer almaktadır. Bu hücrelerin vücutta rahim dışında başka bir alanda yer alması "endometriozis" hastalığı olarak tanımlanmaktadır.”dedi.
Op. Dr. Ahmet Canbaz “Endometriozisin en sık görülen belirtisi adetten önce ve adet esnasında görülen ağrılar, cinsel temas sırasında ve sonrasında görülen ağrılar, kısırlık, düzensiz veya fazla kanamalardır. Diğer belirtiler ise yorgunluk, adet sırasında ağrılı barsak hareketleri, sırtın alt tarafına vuran ağrı, adet sırasında ishal veya kabızlık ve diğer barsak rahatsızlıkları olabilir. Bazı endometriozisli kadınlarda hiçbir belirti olmayabilir. Endometriozisli hastaların % 30-40'ında kısırlık görülmektedir ve bu durum hastalığın ilerlemesiyle sık rastlanan bir durumdur. Ağrının şiddeti, hastalığın ve endometriozis odaklarının yaygınlık derecesi ile doğru orantılı değildir. Çok küçük endometriozis odakları prostoglandin adını verdiğimiz vücutta ağrı hissine neden olan maddenin vücut içerisinde üretiminde daha etkindir. Bu durum küçük endometriozis odaklarında dahi belirgin belirtilerin olmasını açıklamaktadır. Prostoglandinlerin ağrı hissedilmesi dışında da işlevleri vardır ve endometriozisde diğer bazı belirtilere de yol açtığı düşünülmektedir.”şeklinde ifade etti.
Endometriozisin nedeninin kesin bilmediğini söyleyen Dr. Canbaz “Birkaç neden öne sürülmekle birlikte bunların hiçbiri tüm endometriozis olgularını açıklayamamaktadır. Bir kurama göre adet kanının rahimin tüplerinden geçerek geriye doğru karın içine akmasıdır. Bu şekilde karın duvarı içerisine taşınan endometrium hücrelerinin burada yerleşip büyüyebildiği öne sürülmektedir. Bütün kadınlarda az da olsa bu şekilde bir geriye akışın söz konusu olduğu ancak bağışıklık sisteminde veya hormonal sisteminde problemi olan kadınlarda endometriozis geliştiği öne sürülmektedir. Bir başka kurama göre endometrial doku rahim içerisinden kan damarlarıyla veya lenf yoluyla vücudun diğer bölgelerine yayılmaktadır. Genetik kurama göre ise endometriozis belirli ailelerin genlerinde taşınmakta veya bazı ailelerde endometriozise yatkınlık bulunmaktadır. Bir diğer kurama göre kadın henüz embriyo (cenin) dönemindeyken meydana gelen doku artıkları yetişkin dönemde endometriozise dönüşebilmektedir veya bazı özel durumlarda embriyo döneminde üreme sistemi dokusu oluşturabilme yeteneğinde olup yetişkin dönemde farklı yapılar şeklinde bulunan dokular bu yeteneklerini tekrar kazanmaktadır. Cerrahi esnasında bu dokuların nakli özellikle karın ameliyatlarındaki yara izlerinde görülen endometriozisi açıklamak için öne sürülen bir kuramdır. Endometriozis araştırmacıları başka teoriler üzerinde de çalışmaktadır.”
Muayene ile endometriozisin tanımlanmasının oldukça zor olduğunu vurgulayan Op.Dr. Ahmet Canbaz “Yapılan ultrason incelemeleri ile de endometriosis tanısı konulamaz. Bu şekilde yalnızca endometriosusa bağlı olarak gelişmiş over kisti olan endometrioma (çikolata kistleri) görülebilir. Çikolata kistleri genelde etrafa yapışıklıklar gösterir. Çikolata kistlerinin görülmesi endometriozisin şiddetli olduğunu gösterir. Ultrasonografide yumurtalık içerisinde yer alan yoğun granüllü kistik kitlelerin görülmesi ile tanısı yüksek oranda kesinlikle konulabilir. Yumurtalıklardan gelişen kanserler de benzer görüntüler yaratabileceği düşünülerek endometriomaların kesin tanısı ancak laparoskopi ile direkt olarak görülerek konulmaktadır.”açıklamasında bulundu.
Medical Park Samsun Hastanesi Kadın Doğum ve Hastalıkları Kliniğinden Op. Dr. Ahmet Canbaz “Uygulanan tedavilerin amacı ağrıyı gidermek ve kısırlığı ortadan kaldırıp gebe kalmayı sağlamaktır. Bu amaçla değişik tıbbi ve cerrahi tedaviler uygulanabilir. Tıbbi tedaviler ağrı kesmenin dışında, endometriozisin östrojene (kadınlık hormonuna) bağımlı bir hastalık olması prensibine dayanır. Hamilelik ve menopoz endometriozis oluşumunu engelleyen iki doğal durumdur. Hormonal tedavilerde amaç aslında bu iki doğal durumu taklit etmektir. Her iki durumda da rahim iç zarı üzerindeki östrojen hormonu etkisi ortadan kalkacağından yanlış yerde yerleşmiş olan dokunun da baskılanması beklenir. Öncelikle tıbbi tedavilerle sorunlar giderilmeye çalışılmalı ancak eğer büyük çikolata kistleri ya da tıbbi tedaviyle giderilemeyen ağrı gibi sorunlar varsa cerrahi tedavi düşünülmelidir.”diye konuştu.
Op.Dr. Ahmet Canbaz “Cerrahi tedaviyi takiben en geç bir 6-8 ay içersinde kendiliğinden gebelik oluşmaz ise yumurtlamanın uyarılması ve rahim içine sperm aşılanmasıyla bu şans arttırılabilir. Ancak ileri düzey endometrioziste ve kadının yaşının 35 ve yukarısında olduğu ya da infertilite sebebi olabilecek ek faktörlerin varlığında tüp bebek tedavisine başvurmakta gecikilmemelidir. Tüp bebek tedavisiyle endometriozis hastalığı olan kadınlarda yaşlarıyla orantılı olarak tek bir denemede % 60’a varan oranlarda gebelik sağlanabilmektedir. İlk denemede gebe kalamayan kadınlarda elbette tüp bebek tedavisini tekrarlamak gerekmektedir. Tekrarlayan denemeler ile sonuçta gebelik şansı büyük oranda yakalanabilmektedir.”dedi.