Engelli Olmanın Farklılığı

Yüzlerce insanın aynı anda hareket ettiğinde içimizden biri olan engelli o kalabalığın içinde kendi farklılığıyla dikkat çeker

Var olmak algılamak veya algılanmak. Engelli olmak farklı

Olmak demektir. Her insan farklıdır. Zaten bizleri güzel kılan da bu

farklılıklar değil midir? Kimimiz yaşlıdır, kimimiz genç; kimimiz uzundur,

Kimimiz kısa; kimimiz siyahtır, kimimiz beyaz. Öyleyse bireysel bilince erişip eksikliklerimizle, farklılığımızla iyi yönlerimizle kendimizi tanıyıp kabul etmemiz gerektiğine inanıyorum. Görme engelliliğimiz, işitme engelliliğimiz, ortopedik engelliliğimiz; Kısaca 5 duyu organımızdan veya vücut fonksiyonlarımızdan herhangi birinden yaşama bir veya birkaç eksikle bağlanmamız, mutlu olarak ve kendimizi severek toplumun kalıplaşmış düşüncelerinden kendimizi kurtarabilir ve topluma kendimizi daha iyi anlatabiliriz diye düşünüyorum. Engelli olmanın eksiklik olmadığını düşünerek de birçok başarılı yurdumuzda ve dünyada örneklerini gördüğümüz engellilerin başarısı hiç de azımsanamayacak kadar çoktur. Görme engelli ozanımız Âşık Veysel"in hayatı sevmesini ve yaşama bağlılığını şu cümlesiyle de çok iyi ifade ediyor.

“Güzelliğin on para etmez, şu bendeki aşk olmasa.”

 

İşitme engelli ünlü bestekâr Beethoven"in bu zamana kadar en iyi müzikleri bestelemesi engelliliğin aşılamayacak engel olmadığını göstermedi mi? Ortopedik engelli olan Stephen Hawking" in “Hawking Radyasyonu” diye bilinen ve evreni daha iyi anlamamızı sağlayan teori üretmesini engelleyemedi.

--Aksak Timur, Türk Moğol soyundan gelen Akdeniz"den Çin"e kadar bütün Asya"yı istila eden tarihçilerin hakkında karar veremediği savaşçı.

--Görme engelli ressam Eşref Armağan" ın çizimleri ve renk tonlamaları ve dünya bakışı.

--Abraham Lincoln "nün bedensel engelli olması 4 yıl boyunca ABD"yi yönetmesine mani olamadı.

 

Bunun gibi örnekleri çoğaltmakta mümkündür. Öncelikle engele engelli ve engellinin çevresi olarak bakılarak değerlendirilmesi gerekir. Engellilik niteliğine göre kişinin psikolojisi farklıdır ve buna göre çevresindeki insanların yaklaşımları da farklı olmalı diye düşünüyorum. Davranışlarımızın belirlenmesinde biyolojik sebeplerin yanında aile çevresi de etkilidir.

Aile çocuklarının engelli olduğunu öğrendiği anda, bu durumun yalnızca kendilerinde olduğunu düşünürler. Daha sonra inkâr etme psikolojisine bürünürler. Ardından durumdan kaygılanmaya başlarlar. Bu dönemi bilinçlenerek bilgili hale geldiklerinde rahatlıkla atlatabilirler. Dünyada çoğu kişide bu durumun varlığını öğrendiklerinde bu durumu kabullenirler.

Yazımı son bir örnek vererek bitirmek istiyorum.

Harvard Üniversitesi"nin en önemli başkanlarından biri olan Charles Eliot, doğuştan gelen önemli bir yüz çirkinliği nedeniyle, kendini delikanlı iken korkunç hissedermiş. Ta ki; bir gün annesi ona hayatını değiştirecek bu öğüdü verene kadar. “Oğlum en iyi operatörlere başvurduk. Hepsi de senin bu özründen kurtulmanın mümkün olmadığını söyledi. Fakat Hakta Alanın yardımı ile öyle büyük bir akıl ve ruh geliştirebilirsin ki; insanlar yüzüne bakmayı bile unuturlar!”

Evet; kör, topal, sağır v.s. olunabilir. Ancak bu varoluşu yaşama katılmayı engellememeli. Tabi ki burada engelli ailelerine ve engellilerimize ve topluma iş düşüyor. Bugünkü yazıma da son verirken siz değerli okuyucularımıza sağlıklı ve huzur dolu yarınlar dileğiyle… Saygı ve sevgilerimle.