ENTERESAN İŞLER

Adnan Bahadır

Bugün iki konuyu yazmak istiyorum, bunlardan ilki İstiklal Marşının kabul  yıl dönümü nedeni ile yazılıp, çizilenlerden çok farklı ve enteresan bir boyuta değinmek istiyorum. İkincisi ise Alparslan Kuytul konusuna biraz değinmek istiyorum. Merhum Akif, İstiklal Marşını Taceddin Dergâhında iki ay gibi bir zamanda, gece uykuya yatarak, gündüz de uykuda gördüklerini şiir haline getirerek manevi iklimde yazmıştır. TBMM’de İstiklal Marşı ile alakalı uzun tartışmalar yapıldıktan sonra kabul edilmiştir. Toplum İstiklal Marşını, Mukaddes kitabından ayırmamış, İstiklal Marşı okunurken her yerde, her zaman ayağa kalkmış, saygısını ifade etmiştir. İstiklal Marşı ile ilgili uzun zamandan beri kafamda olan bir soru vardı, bu kadar manevi değeri olan ve tamamen İslami değerler ölçü alınarak yazılmış olan İstiklal Marşı nasıl oldu da devrimlerden nasibini almadı diye düşünür dururdum. Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi’nin İstiklal Marşı ve Mehmet Akif adlı eseri elime ulaşınca okuyayım dedim. Normalde Akif’i ve İstiklal Marşını yazma sürecini birkaç farklı eserden okumuştum ama bu eseri görünce onu da okuma gereği duydum. İyi ki de okumuşum. Eser on bölümden oluşmakta, her bölümünü farklı bilim adamları hazırlamış, belgelere dayalı çalışmalar yapmışlar. Emeği geçenleri tebrik ediyorum, çok güzel bir eser ortaya çıkarmışlar. 
  Eserin 326. sayfasında çok enteresan bir belge ile karşılaştım. Önce 19 Mayıs 1924 tarihinde bir kararname çıkarılarak İstiklal Marşının yeniden yazılması için bir yatışma tertip edilmesine karar verilmiş, ancak ilgi olmayınca daha sonra 11 Ocak 1938 tarihli Ulus gazetesinde Marş Müsabakası başlığı ile ilan verilmiş. Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu şiirini bundan yazdığını ancak Atatürk vefat edince sunamadığı hatta 7 Mayıs 1940 tarihinde yapılan CHP Meclis Grup toplantısında İstanbul Milletvekili, Osman Şevki Uludoğan’ın İstiklal Marşının bestesinin değiştirilmesi gerektiğini ortaya atmış ama başarılı olamadığını belirtmektedir. Kitabın bu kısmını okuyunca kafamdaki sorulara da cevap bulmuş oldum. İstiklal Marşının bestesi de yenileşme ve modernleşme modasından nasibini almış ama muvaffak olamamıştır. İstiklal Marşı ile ilgili tartışmaları kim bitirdi biliyor musunuz? 1980 ihtilalinin heybetli paşası Kenan Evren, 1982 Anayasasına “Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Marşı İstiklal Marşıdır.” ifadesini koydurarak bu tartışmalara son verdirmiştir. O beğenmediğimiz ve çok kızdığımız Kenan Evren’in de bazı hayırlı işler yaptığını unutmayalım. Din dersini de okullara zorunlu ders olarak o koydurmuştur. Nedenini daha önce yazmıştım tekrar yazmadan bu konuyu kapatıp, diğer konumuza geçmek istiyorum.
  Cemaatlerin, cemiyetlerin ve partilerin kurulma nedenleri belli bir amacı hayata geçirmektir. Mesela CHP’nin altı oku ilkeleridir ve iktidara gelmek isteme nedeni bu ilkelerin hayata geçirilmesidir. Ülkücü camianın siyasallaşma nedeni Milliyetçi Türkiye talepleridir. Milli Görüş Hareketinin iktidara gelme talebi maneviyat hamleleri ve yetişecek neslin bu doğrultuda yetişmesi için iktidar olma istekleridir. Aynı şekilde cemaatlerin de kurulma nedenleri insanların manevi bakımdan yetişmemiş nesiller olmaları veya bu minvalde eleman yetiştirmeleridir. Alparslan Kuytul denilen kişiyi biraz araştırdım. Bu arkadaşın söylemlerinin çoğu siyasi, sohbetlerini İslami temel ilkeleri baz alarak yapmakta ancak bu söylemler üzerinden sürekli siyasi propagandalar da yapmaktadır. Terör örgütü ile ilgili söylemleri çok kötü, insanları manevi yönden eğitmeden ziyade toplumsal infiallere neden olacak söylemlerde bulunması hiç doğru değil. Son yaşanan başörtülü polislerin, kadınlara yönelik şiddetleri elbette tasvip edilemez ancak o başörtülü, kucaklarında bebekleri ile sokağa dökülüp nümayiş yapmak isteyen bacılarımızın oradaki işi ne idi, önce onu konuşmamız lazım. Zira şu daha önce 28 Şubat sürecinde bu tür açık hava mitingleri yapılmaktaydı ama ortada çok ciddi bir başörtüsü sıkıntısı ve manevi baskı vardı. Şimdi böyle bir durum yok. Alparslan Kuytul yaptığı açıklamada izin alamadığı mitingle ilgili “Miracı anlatacaktım izin vermediler” diyor. Allah aşkına soruyorum, miracın anlatılma yeri sokak mı, cami mi yoksa konferans salonları mı? Bunlar proje çalışmalar olduğu kanaatindeyim. Lütfen bu oyunlara gelmeyelim, uyanık olalım, aklımızı başımıza alalım, iktidarın yanlışlarını eleştirelim ama provokasyonla değil kalemle, sohbet ve konferanslarla diyerek sözlerime son geriyorum. Kalın sağlıcakla.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.