Dokuz günlük bayram tatilinde şehirler adeta köylere akın etti. Karadeniz öyle enteresan bir hale geldi ki adeta araçtan adım atılamaz bir hal aldı. İstanbul, Ankara, Bursa, İzmit, İzmir, Sakarya gibi bük illerde yaşayan Karadenizlilerin büyük bir çoğunluğu Artvin, Rize, Trabzon, Giresun ve Ordu bölgesine akın etti. Biz de acizane her bayramda yaptığımız gibi ölülerimizin mezarlarının başına gidip onlara Ramazan boyunca okuduğumuz Kur’an’ı hediye etmek istedik. Gerçi birilerine göre okunan Kur’an’ın sevabı ölülerin ruhuna gitmezmiş ama onu söyleyenlerin yedi sülalesine başlasak anında mahkemeye koşup şikayetçi olurlar, oysa ki beşer olarak ağzımızdan bir söz çıkınca bundan rahatsızlık duyup mahkemeye koşanlar Yüce rabbimizin kitabından ayetler okuyup ölülerimizin ruhuna gönderdiğimizde ulaşmadığını iddia edenler bize göre ahmakların ta kendileridir.
Son zamanlarda bu tür akımlar biraz fazlaca ortaya çıkıp seslerini yükseltmeye başladılar. Kimilerine göre uydurulmuş din, kimilerine göre dine karşı din, kimilerine göre geleneksel din, kimilerine göre ise Kur’an Dini kavramları insanların kafasını karıştırıp durmaktadır. Bu konuda zaman zaman yazacağımı söylemiştim, bugün de yazımızın yarısını bu konuya ayırmak istiyorum. Zira bu konu ötelenmeyecek kadar önemli bir konu olup insanların kafalarındaki sorulara elimizden geldiği kadar cevap vermek gerekir. İlkokulu bitirip İmam Hatip lisesinde ortaokula kaydolduktan sonra okuldaki Arapça, Kur’an-ı Kerim gibi meslek derslerinin yeterli derecede verilmediğini düşünüp özel hocalardan Arapça okumaya başladım. Önce Kefeli Camii’nin Kur’an kursunda Salih Parlak Hocamızdan Emsile, Bina, Maksut, İzzi, avamil, izhar gibi dersleri almaya başladım. Ardından orada yer tahsisimiz bitti Hacı Hatun Camii’nde okumaya devam ettik, ardından Salih parlak Hocamızın Tekkeköy’deki evinde derslerimize devam ettik. Bu olay yaklaşık dört yıl sürdü, ardından lise üçüncü sınıfta ağabeyimizin KTÜ’ye gitmesi üzerine Trabzon’a gittim ve son iki yılımı Trabzon İmam hatip lisesinde tamamladım. Orada da İmamların okumakta olduğu Merkez Kuran kursunda Ortahisar Camii imamı olan Mehmet Hoca’dan Tefsir, Kelam, Arapça dersleri almaya devam ettim ve bu dersleri yaz, kış aldım. Ardından Of merkeze sınavla İmam tayin edilince Mustafa Yeşilyurt Hocayla birlikte Hindiyye isimli Fıkıh Kitabı okumaya devam ettik. Daha sonra Erzurum İlahiyat Fakültesi’ne gittim, orada da bir yıl merhum Mehmet Kırkıncı Hoca’dan Muhakemat ve akaid dersleri aldım. Ardından İşletme Fakültesini bitirdim.
Bu detayı neden verdin derseniz bu kadar ilmi birikimim olmasına ve daha sonraki yıllarda asla Kur’an’dan ve Hadisten kopmayan birisi olarak Kur’an-ı kerim’i okuyup hüküm çıkarmaktan Allah’a sığınırken bazı insanların çıkıp, Kur’an bize yeter, oku Kur’an’ı, ver hükmünü, geç karşıya tarzı davranışları inanın çok saçma geliyor bana. Bu tür insanlar da bir kaç çeşit; bir kısmı mürekkep yalamış insanlar olup onlar kendi egolarını tatmin etmek veya malı götürmek adına bu işlerle uğraşıyorlar. Bir kısmı ise en ufak bir İslami malumatı olmayıp, amel noktasında da sıfır denecek amelleri olan insanlardan oluşmakta. Bu tür insanlar taharet almayı dahi bilmeyen, k…larında bir avuç necasetle dolaşan insanlar olup konuşmaya sıra geldiğinde Kur’an’dan ayet numaraları verip ukalalık yapmaları emin olun cahilin cesaretinden başka bir şey değil. Bu konuyla ilgili ileride çok daha detaylı yazılar yazacağım ancak yaI başlığımıza yer kalması bakımından geçiyorum ikinci konumuza.
Bayram tatilini yapmak üzere Trabzon’a giderken Fatsa ilçesinde başlayan çile Giresun sınırlarına kadar devam etti. Ordu Belediye Başkanı Enver Yılmaz ile geçmişte bir iki kez oturmuşluğumuz var, Erdoğan Tok vasıtası ile tanışmıştık, fena bir insan değil ama yaptığı uygulama adeta Çin işkencesi. Yasal olarak yaptığı doğru olabilir, şayet yasaların tamamı uygulanacaksa meriyetteki Şapka kanununa göre her erkeğin şapka giyme mecburiyeti var, giymeyene de ceza var. Ama o uygulama da Başkan Yılmaz’ın uygulaması gibi insanlara çile çektirdiği için uygulamadan kaldırıldı. Yapılan uygulama o kadar enteresan ki aklınız şaşar, kimi yerde hız limiti 50 km, kimi yerde 60 km, kimi yerde 70 km, kimi yerde de 80 km. Sizin anlayacağınız tam bir komedi. Yönetici vatandaşın işini rahatlatmakla mükelleftir. Enver Yılmaz, bırakın başkalarını Ordululara bir sorsun hız uygulamasından memnun olan varsa ben hiçbir şey bilmiyorum.
Bir de günün belli saatlerinde kamyon ve TIR gibi büyük araçların şehre girmesini yasaklamış, bu saatlere dek bekleyen kamyon ve TIR’lar yasak kalkınca o kadar büyük kuyruklar oluşturuyorlar ki aklınız şaşar, geçin geçebilirseniz kamyonları da gidin Doğu Karadeniz’e. Bu Bayramda Enver Yılmaz’ın yedi sülalesinin çok dua aldığından en ufak bir şüphem yok!.. Ben dahil on binlerce insan duasını yapmıştır. Karayolları Bölge Müdürü ile görüştüm, Ordu Çevre Yolu’nun yüzde sekseni bu yılbaşı bitiyor dedi, inşallah dediği gibi olur da bu millet rahatlar, yoksa vay geldi başımıza. Kalın sağlıcakla.