Epilepsinin tanımını yapan Prof. Dr. Ömer Faruk Aydın, “Beyinin, kalptekine benzer, elektriksel bir ritmi vardır. Bu ritimdeki aksama veya anormallikler bir süreliğine bilinç ve/veya davranış değişikliklerine yol açabilir. Bu durum tekrarlayıcı nitelik gösterirse buna epilepsi denir” diye konuştu. Epilepsinin çocukluk ve ergenlik çağında baş ağrısından sonra ikinci sıklıkta görülen nörolojik bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Aydın, “Genetik bozukluklar, travma, beyin ve zarları enfeksiyonları, doğumsal hastalıklar gibi çok farklı nedenleri vardır” açıklamasında bulundu.
Hastaların yüzde 70’i düzenli kontrolle normal bir yaşam sürebilir
Epilepsinin ilaç ve diğer tedavi yöntemlerindeki gelişmeler hastalığın seyrini olumlu etkilediğini belirten Prof. Dr. Ömer Faruk Aydın, şunları söyledi: “Hastaların yüzde 70 kadarı düzenli ilaç kullanımı, tedavi veya hastalığa ait olası sorunların erkenden fark edilmesini sağlayan düzenli kontrollerle normal bir yaşam sürebilirler. Epilepsinin türlerine bağlı olmakla birlikte, hastaların çoğunluğunda günlük ve sosyal yaşamı kısıtlayıcı tedbirler almak gereksizdir. Epileptik nöbetlerinde uykusuzluk, cep telefonu ve tablet ve diğer mobil medya araçlarının yoğun kullanımı gibi tetikleyici olabilen sebepleri saptayıp dikkate almak yeterlidir.” Anne ve babaların hastalık tanısının konulmasını takiben yaşadıkları kaygı, çocuklarının sosyal yaşamını kısıtlamaya, okul başarısını ve eğitim yaşamını olumsuz etkilemeye neden olabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Ömer Faruk Aydın, “Tanı ve tedavinin erken döneminde aileye sosyal ve okul yaşamı ile ilgili, tedavinin seyri ve kontroller hakkında bilgiler vermek önemlidir. Epilepsi hastalarının toplum ile uyumlu yaşayabildiklerini sadece aileleri değil, tüm toplumun anlayabilmesi için hastalığa ait ön yargılar, yanlış ve eksik bilgilerin giderilmesi hastalar için yapılabilecek en büyük iyiliktir” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.