Erdoğan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, 20 yıldır Türkiye'nin dış ticaret atılımına büyük katkılar sağlayan, Türkiye'nin dünya ile ekonomik bütünleşmesini ilerletme yolunda büyük sorumluluklar üstlenen kurul üyelerine ülkesi ve milleti adına teşekkür ettiğini dile getirdi.
Son 6 yılda Türkiye adına çok sayıda gurur verici olay yaşandığını ve ekonomide, iç ve dış politikada bir çok alanda gerçekten hem kendilerini hem de milleti sevindiren, gururlandıran, onurlandıran gelişmeler olduğunu kaydeden Erdoğan, hiç çözülmeyecek gibi görünen sorunların çözüldüğüne, hiç değişmeyecek gibi görünen meselelerin değiştiğine herkesin şahit olduğunu söyledi.
Erdoğan, kendisini en çok gururlandıran gelişmeler arasında işverenlerin, sanayicilerin, girişimcilerin ve yatırımcıların yurt dışındaki çabaları ve başarılarının geldiğini ifade ederek, gittiği her ülkede mutlaka en az bir kaç Türk iş adamıyla karşılaştığını, tanıştığını ve sohbet ettiğini anlattı.
Bir çok ülkede Türk iş adamları ve müteahhitlerinin yaptığı eserleri gördüğünü, bir çoğunun açılışını yaptığını belirten Erdoğan, görüştüğü hemen her devlet adamının Türk yatırımcıların başarısı, dürüstlüğü ve dinamizminden bahsettiğini ve teşekkürlerini ilettiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'ye bu gururu yaşattıkları için iş adamlarına teşekkür ederek, "Ben yatırımcımızla, üreticimizle, girişimcimizle gurur duyuyorum. İnanıyorum ki milletimiz de bizimle birlikte bu gururu paylaşıyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, küresel ölçekte doğal bir süreçten geçildiğini, bütün dünyayı etkisi altına alan küresel finans veya finansal krizin faturasının yavaş yavaş netleştiğini belirterek, krizin etkilerinin daha net ortaya çıktığını ve bu etkilerin bir süre daha hissedileceğini kaydetti.
Erdoğan, "Özellikle ABD, Japonya ve Avrupa'nın bir çok ülkesinde durgunluk belirtileri ortaya çıkmaya başladı. Bir çok ülke negatif büyüme sürecine girdi. Türkiye'nin bu krizden az ya da çok etkileneceğini krizin sinyallerinin alınmaya başladığı ilk andan itibaren ifade etmiştim. Bugün en çok da dış ticaretimizde bu etkiyi görmeye başladık. Son 2 ayda ihracatımızda geçen yılın aynı aylarına göre belirli oranlarda düşüşler oldu. Kasım ayında bu gerileme yüzde 22 oranındaydı. Aralık ayında da yine bir miktar gerileme olacağını görüyoruz "dedi.
Başbakan, "Tüm bu gerilemeye rağmen belirlediğimiz ihracat hedefi olan 125 milyar doları yılbaşında aşıyoruz. Şu anda geriye dönük 12 ayda 129 milyar dolarlık bir seviyeye ulaşmış durumdayız ki, ne kadar gerileme olursa olsun yine rekor düzeyde bir rakamı yakalamış olacağız. Tabii bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Bunun üzerinde dikkatle ve hassasiyetle durmamız gerekiyor. Krizin ihracat üzerindeki bu olumsuz etkisini azaltmak için gereken önlemleri aldık, alıyoruz" diye konuştu.
"TRT payını yeniden belirleyeceğiz"
Başbakan Erdoğan, TBMM Genel Kurul görüşmelerinde de ifade ettikleri gibi ihracat ve reel sektör desteğini artırdıklarını, finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesini sağlayacak adımları attıklarını anlatarak, Eximbank kaynaklarının artırılmasına ve KOBİ'lerin (küçük ve orta boy işletmeler) desteklenmesine öncelik verdiklerini söyledi.
Bu çerçevede ilk olarak Merkez Bankası ihracat reeskont kredisi limitini 500 milyon dolardan 1 milyar dolara yükselttiklerini ifade eden Erdoğan, "Yani ihracatımıza yıllık 3 milyar dolarlık ek destek sağlamış olduk" dedi.
İkinci olarak Hazine'nin 2009 yılında sağlayabileceği toplam garanti ve ikraz limitini 1 milyar dolar artırarak 4 milyar dolara çıkardıklarını ifade eden Erdoğan, bu imkanının önemli bir bölümünün ihracatın ve KOBİ'lerin finansmanına yönelik olarak kullanılacağını belirtti.
Başbakan Erdoğan, Eximbank'ın sermayesini, bütçe imkanlarını da göz önüne alarak ihracatın daha fazla desteklenmesini sağlayacak şekilde artırdıklarını anlatarak, ayrıca imalatçı KOBİ'ler ile esnaf ve sanatkarlara yönelik 700 milyon YTL sıfır faizli kredi desteği paketinin KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli Sanayiyi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) tarafından uygulamaya konulduğunu bildirdi.
Vergi borçlarının 18 ay süreyle yıllık yüzde 3 faizle taksitlendirilmesi imkanı getirdiklerini de anımsatan Erdoğan, "Girdi maliyetlerini azaltmak üzere elektrik enerjisi satış fiyatları içinde yer alan TRT payını da yeniden belirleyeceğiz. Özetle gelişmeleri çok yakından takip ettik, ediyoruz ve gerekli önlemleri de yeri ve zamanı geldikçe alıyoruz" dedi.
"Krize önlem alınmadığı eleştirileri mesnetsiz"
Erdoğan, yaşanan krizin Türkiye'nin krizi olmadığını belirterek, bu krizin 1929'dan bu yana bu ölçekte görülen ilk kriz olduğunu söyledi.
Krizin, gelişmiş ekonomiler kaynaklı, etkisinin de küresel olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Buna samimi olarak yaklaşanlar bu gerçeği rahatlıkla ifade ederler. Ama başka tür bazı beklentiler içinde olanlar krize ne der, onu bilemiyorum" diye konuştu.
Hükümetlerinin "önlem almadığı" yönünde eleştiriler de bulunduğunu dile getiren Erdoğan, bunların son derece mesnetsiz, gerçekle bağdaşmayan iddialar olduğunu kaydetti.
Bir gazetede dün okuduğu habere değinen Erdoğan, "(Kriz vatandaşı evine hapsetmiş, bu sayede son 3 ayda LCD televizyon satışları yüzde 25 oranında artmış)... Bizim eleştirdiğimiz nokta işte budur. Biz krize karşı duyarsız olmadık, seyirci kalmadık, tepkisiz hiç olmadık. Krizin çıktığı andan itibaren morallerin yüksek tutulması gerektiğini, böyle ortamlarda moral atmosferinin hayati derecede önemli olduğunu vurguladık. Buna rağmen bazı sivil toplum kuruluşlarının, medya gruplarının, siyasi partilerin ısrarla ve inatla moral bozma gayreti içinde olduğunu gördük. Öyle bir noktaya geldiler ki... İç tüketim canlı, içerde otomobil satışları artıyor. İhracatta eyvallah... Geçen yılın Ocak-Ekim dönemine göre artış var, bu devam ediyor. Yani bunu dahi krize bağlamak gibi zorlama gerekçeler içine giriyor, 'Millet ekmek bulamıyor', bu tür ifadeler kullanıyorlar. 'Öyleyse pastaya hücum edin' diyorlar. 'Pasta satışları arttı' diyorlar. Böyle garip garip yaklaşım tarzı. Bunlar zorlama yorumlardır. Bunlar toplum psikolojisine zarar verecek yorumlardır" dedi.
Erdoğan, bu tür yorumların krizin etkilerini artıracağına işaret ederek, bunların siyasi ya da maddi çıkara yönelik girişimler olduğunu söyledi.
ABD ve Avrupa ekonomilerinde durgunluk hakim olduğunu, ancak IMF raporlarına göre komşu ve çevre ülkelerde yüzde 5-9 arasında büyüme beklendiğini anımsatan Erdoğan, bu ülkelerin küresel krizden etkilenmesinin daha az olacağının tahmin edildiğini ifade etti.
Erdoğan, "Eğer stratejimizi bu yönde belirlersek, komşu ve çevre ülkelere ihracatımız krizin etkilerinini karşılayan bir işlev yüklenebilir" dedi.
Bu strateji değişikliğini başlattıklarını, sonuçlarını da alacaklarına inandıklarını vurgulayan Erdoğan, "Bunlar işte krizin doğurduğu fırsatlardır. Bu fırsatları görüyoruz. Diyorum ki, gelin bu krizi hep birlikte fırsata dönüştürelim" diye konuştu.
Türkiye'nin bugün dinamik bir ekonomik yapıya, manevra kabiliyeti çok yüksek bir ekonomik esnekliğe kavuştuğunu söyleyen Erdoğan, işadamlarının, oluşan sinerji ortamında, hükümetin açtığı yolda yollarına devam ettiklerini belirtti.
Erdoğan, "Sinerji ortamının, istikrar ve güven ortamının bozulmasına asla izin vermeyeceğiz. Türkiye ne ölçekte olursa olsun tüm krizleri aşacak, hatta bu krizleri fırsata dönüştürecek çok sağlıklı bir yapıya kavuşmuştur ve yoluna kararlılıkla devam etmektedir. Bundan hiç kimsenin endişesi, en ufak bir şüphesi olmasın" dedi.
"Milletin moralini bozarak hiç kimse bir yere varamaz"
2002 yılında 1,6 milyar dolarlık iş üstlenen Türk müteahhitlik firmalarının 2005 yılında 9,8 milyar dolarlık, 2006'da 15,9 milyar dolarlık, 2007 yılında da 19,5 milyar dolarlık proje aldıklarını kaydetti.
Erdoğan, "Bütün bunları niçin söylüyorum? Türkiye'ye felaket senaryoları yakıştıranlar var. Türkiye'ye üçüncü dünya ülkesi muamelesi yapanlar var. Krizden kendisi için yarar, fırsat devşirmeye çalışanlar var. Bu çevrelerin de bu rakamlara, bu gelişmelere bakıp, bundan vazgeçmelerini diliyorum. Milletin moralini bozarak hiç kimse bir yere varamaz. Hiç kimse bir şey elde edemez" dedi.
Türkiye'nin şu anda 6 yıl öncesiyle kıyaslanamayacak kadar iyi durumda bulunduğunu ve birçok alanda Cumhuriyet tarihinin en iyi rakamlarına sahip olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, Atatürk'ün muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefinin gereğini gerçekleştirmek için bunu yeterli görmediklerini dile getirdi.
"Ben de ülkemin doktoruyum"
Erdoğan, "Böyle sağda solda, rastgele önümüze mikrofon uzatıldığı zaman eleştirel, hakaretamiz, psikolojik noktada, insanımızın psikolojisini bozacak açıklamalar yapmak doğru değildir. Henüz ölüm sinyalleri vermeyen bir hastaya, siz kalkar da ölümü hatırlatan bir doktor veyahut da kefenini hazırlayan bir doktor, aile gördünüz mü, duydunuz mu? Bu tür şeyler yapılıyor. Ayıptır. Olmaz böyle şey" diye konuştu.
"Bir doktor, hastanın durumu ne kadar kötü olursa olsun, gelip de ona orada 'Durumun çok kötü, gidiyorsun, hazırlıklarını yap...' Böyle bir tedavi yok. Olmaz böyle bir şey. Ne yazık ki bunlar yapılıyor" diyen Erdoğan, "Biz bunları istemiyoruz. O yine gelir, onu psikolojik olarak tedavi etmenin, doktorlukta önemli bir adım olduğunu (bilir) ve yakınlarına da 'Sakın ha, böyle şeyler söylemeyin' der. Ben de bunu söylemek zorundayım çünkü ben de ülkemin doktoru ve sorumluluk üstlenen bir Başbakanıyım" dedi.
Bu kervanın hep birlikte hedefe ulaştırılacağını ve bu gemide hep beraber seyahat edildiğini ifade eden Erdoğan, "Eğer bu gemi su alır, Allah göstermesin bir batarsa, hep beraber batarız. Ama böyle ne bir sinyal var ne bir durum var" dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin herkese göre daha iyi konumda olduğunu ve bunun en son G20 zirvesinde de görüldüğünü kaydederek, bu özgüven içerisinde çalışmalarını sürdüreceklerini ve ihracatla ilgili piyasa arayışlarını kararlı bir şekilde devam ettirerek, mevcut ihracat potansiyelini artırmayı sürdüreceklerini sözlerine ekledi.