ERGENLİK DÖNEMİ VE BU DÖNEMDE SIK GÖRÜLEN EVDEN KAÇMA, MADDE KULLANIMI

Ergenlik, fiziksel ve duygusal süreçlerin yol açtığı cinsel ve psikososyal olgunlaşma ile başlayan ve bireyin bağımsızlığını ve sosyal üretkenliğini kazandığı, çok da belirli olmayan bir zamanda sona eren kronolojik bir dönemdir ve hızlı fiziksel, psikol


Çocukluktan yetişkinliğe geçiş arasında yer alan bu dönemde ergen iç (psişik, bilişsel, biyolojik) ve dış (aile kompozisyonundaki, rol sorumluluklarındaki değişiklikler, akran grubu gibi kişiler arası ilişkiler) baskıların etkisi altındadır.

Tüm bu değişiklikler ergende karışık duygulara yol açabilmektedir. Büyüyor olmanın heyecanı genellikle değişikliklerle baş edebilme kaygısını da birlikte getirir. Bu nedenle erken dönemdeki ergenlerde duygusal dalgalanmalar sık görülür. Bir gün çok keyifli görünen gencin ertesi gün depresif bir hal alması, kendine güveninin azalması bu dönem için hiç de şaşırtıcı değildir. Duygusal iniş çıkışlara paralel olarak davranışları da etraftaki erişkinleri bocalatacak kadar farklılıklar gösterebilir. Bu dönemde akran ilişkileri önem kazanır. Yaşadığı karmaşanın bir göstergesi olarak ergene ait bazı davranış örnekleri verecek olursak;
-Çelişik duygulara sahiptirler.
-Aşırı özgürlük isterler,
-Bağımlılığı reddederler,
-Kendilerine dönük yaşarlar,
-Kendilerine yeterince güven duymazlar.
-İsteklerini erteleme özelliğinden yoksundurlar,
-Arzularının tersine gidildiğinde isyan etmede üstlerine yoktur.
Ergenliğe ait normal gelişimsel özellikler çeşitli olumsuz faktörlerin etkisiyle de aile ve ergen arasında belirgin çatışmalara, ergenin bir takım psikolojik sorunlar yaşamasına neden olabilmektedir. Bazı durumlarda bu sorunlar evden kaçma, patolojik yalan, saldırganlık(kişilere ve hayvanlara), hırsızlık, kuralların/yasakların ciddi biçimde bozulması gibi davranım bozukluğu, madde kullanımı gibi riskli davranışların görülme sıklığını artırmaktadır.

Evden Kaçma: Evden kaçma, çocuğun ailesinden uzaklaşarak izinsiz ve habersiz bir
şekilde bir ya da birkaç gün evden uzaklaşmasıdır. Evden kaçan ergen yaşadıkları sorunlar ile sağlıklı bir şekilde başa çıkamamıştır, evden kaçtığında ne tür zorluklarla karşılaşacağını tahmin edemez, evden kaçmanın çözüm olmadığını bilemez. Genellikle evden kaçan birini tanıyordur veya sokakta yaşamak ile ilgili bir takım gerçek dışı hayalleri vardır

Evden kaçmanın bir çok nedeni olabilir. Bunlar:
Heyecan ve macera yaşamak, kafasındaki meşhur olma, para kazanma gibi hayalleri gerçekleştirme isteği, aile içinde yaşanan sorunlardan kaçmak, (örneğin ailede yaşadığı ihmal ve istismardan kaçmak, cinsel ve fiziksel şiddet, akran grubu ve çevredeki kaçmayı özendirici ortamın etkisi, çocuğun arkadaş seçimi, kıyafet zevki, dışarıda kalma süresi gibi nedenlerle aileyle çatışma yaşaması ), okul ve kurallar karşısında zorluk yaşaması yüzünden çocuğun aileye yabancılaşması, ailede ihtiyaç duyduğu desteği bulamaması, ailenin çocuğu maddi olarak desteklememesi ve çocuğa güç yönünden destek olmaması nedeniyle evden kaçma, aile içinde evden kaçan bir kardeşin olması ve onu örnek alması…

Evden kaçma davranışı ergenlik dönemindeki normal gelişimsel krizden kaynaklanabileceği gibi Davranım Bozukluğu ve Alkol-Madde Kullanımı olan ergenlerde sıklıkla görülmektedir. Bu açıdan es geçilmemesi, profesyonel yardım alınması önemlidir.

Ergenlerde Davranım Bozukluğu(DB): Bozukluğun temel özelliği, başkalarının temel haklarının ve yaşa uygun toplumsal norm ve kuralların sürekli ve tekrarlayıcı biçimde saldırıya uğratılmasıdır.
DB bir gecede ortaya çıkan ani bir bozukluk değildir ve çocuğun/ergenin gösterdiği şiddet başkalarına zarar verici düzeye ulaşmadan önceki dönemde bozukluğun çeşitli belirtileri kendini gösterir. Okul öncesi ve okul döneminde karşı gelen, sosyal ve akademik açıdan sorunları olan, tehdit, kavga çıkarma, güvenliği tehlikeye düşürme (Örn.yangın çıkarma) şeklindeki davranışlar sergileyen çocuklar, ergenlik dönemine geldiklerinde yasal olmayan eylemler içine girme ve genellikle bunları grup içinde gerçekleştirme eğilimindedirler.
DB tanı ölçütlerini karşılayan kişiler saldırgan davranışlarını çeşitli biçimlerde sergilerler. Akranlarını tehdit, fiziksel saldırı, acımasızlık, yetişkinlere karşı sözel taciz, öfke, zıtlaşma, olumsuz tutum, sürekli yalan söyleme, şiddete başvurma genel davranış özellikleridir. Ağır vakalarda tahripkâr davranışlar ve fiziksel saldırılar ( ateş,bıçak,sopa, tabanca, kırık cam.. kullanarak mala/cana zarar verme gibi), hırsızlık( gizli para/kıymetli eşya çalma, kapkaç...gibi) gibi suça yönelik davranışlar söz konusudur. Davranış sorunlarını çeşitli alanlarda görülüyor olması (ev, okul, iş gibi) ve en az 12 ay boyunca devam ediyor olması tanı için önemlidir.

Ergenlerde Alkol-Madde Kullanımı (A-MK): Son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de gençler arasında alkol-madde ve uyarıcı madde kullanımı artmaktadır. Sıklıkla ergen önce alkol veya maddeye karşı merak duyar, bir taraftan da etkilerinden dolayı korkar. Eğer merak korkudan üstün gelirse “Bir kereden bir şey olmaz” der ve dener. Bu süreçte tetikleyen başka faktörler varsa (aile-akran ilişkileri, ruhsal sorunlar, çevresel etmenler…gibi) ve ergen hem yaşadığı gerilimden kurtulma-başetme tarzı olarak alkol-madde kullanımına sığınabilir. Her kullanışında bağımlı olmayacağı, durumu kontrol edebileceğine inanır ve istediğinde bırakabileceğini söyleyerek artan sıklık/ miktarda kullanıma devam eder. Bir süre sonra alkol-madde kullanımının olumsuz etkilerini yaşamaya başlar ve bağımlılık sürecide böylelikle başlamış olur. Ancak her alkol-madde kullanan kişinin bağımlı olmadığı unutulmamalıdır. Alkol- madde kullanımı denemeden başlayan ve bağımlılığa kadar uzanan bir spektrumda değerlendirilmektedir. Bağımlılıktaki üç ana unsur şunlardır:
1.Her durum ve koşulda maddenin alınması için engellenemeyen bir arzu ve isteğin bulunması,
2.Devamlı olarak kullanılan dozun arttırılması zorunluluğu (Tolerans).
3.Kullanılan maddeye ve onun etkilerine karşı psikolojik ve fizyolojik ihtiyacın bulunması (Yoksunluk)
Ergenin içinde bulunduğu aile, okul, yakın ve uzak çevre A-MK olan genci erken tanır, ona yardımcı olmaya çalışması erken tanı ve tedavi açısından önemlidir. Erken tanı belirtileri fiziksel ve toplumsal-ruhsal olarak iki grup içinde toplanır. Fiziksel: Bitkinlik, dalgınlık, uyuklama, uyku bozukluğu, konuşma güçlüğü, burun akıntısı, terleme, titreme, dengesizlik, gözde kanlanma, gözbebeğinde daralma, yüzde kızarma-solukluk, kabızlık, ishal, yürüme bozukluğu, solunum güçlüğü…gibi. Ruhsal-Toplumsal: Duygudurum değişikliği, ilgi-istek kaybı, donukluk, bilişsel boz., başarıda azalma, içe kapanma, gerçek dışı konuşma, çevre değiştirme, aşırı para harcama, sorumsuzluk, evden uzaklaşma, madde kokusu…gibi.
Gerek DB'de, gerek A-MK'de ailede ruhsal sorunları ya da bağımlılığı olan ebeveyn varlığı, parçalanmış yada belirgin çatışmaların olduğu aile yapısı, tutarsız, aşırı kontrolcü ya da aşırı ilgisiz ebeveyn tutumları, şiddet içeren davranışların aile içerisinde çok olması, doğru olmayan yetiştirme yolarının kullanılması, ebeveyn-ergen arasındaki bağlanma biçimi, kişilik özellikleri, gelişim dönemlerinde o döneme ait sağlıklı-gelişim görevlerini başarıyla yerine getirememe, psikiyatrik hastalıklar, sosyal çevre ve akran ilişkilerinde riskli davranışların olması, grup içerisinde kabul/destek/onaylanma ihtiyacı, kültürel ve maddi yoksunluk yaşanması, medyada bilinçsizce gösterilen alkol-madde kötüye kullanımını ve şiddeti onaylar haberlerin gösterilmesi, bu maddelere ulaşabilirliğin kolay olması tetikleyici faktörler olarak sıralanabilir.
Tedavide ise tek yönlü bir tedavi yaklaşımından öte ilaç tedavisiyle birlikte bireysel psikoterapi (bilişsel-davranışçı temelli) ve sorunlu davranışlarda etken olan aile-okul-sosyal çevrenin hedef alındığı çok yönlü bir tedavi yaklaşımıyla etkin bir sonuç elde edilebilmektedir. DB tedavisinde bireysel psikoterapide ergenin iletişim ve sorun çözme becerileri, dürtü ve öfke kontrolünü sağlaması amaçlanır. Aile terapisiyle anne babanın çocuk eğitimine ilişkin işlevlerinin geliştirilmesi ve ebeveynlerin çocuktaki davranış bozukluklarına neden olan dinamikleri/tutumlarını görmesi amaçlanır. A-MK tedavisinde ise ergen devamlı ve büyük miktarlarda madde veya alkol kullanıyorsa, zaman kaybetmeden bağımlılığı tedavi eden bir hastaneye yatırılmalıdır. (AMATEM). Eğer sık ve muntazam olmasa da kullanıyorsa ve değerlendirilmesi/tedavi edilmesi gereken psikiyatrik sorunu varsa profesyonel yardım almalıdır. Süreçte bilgilendirme, ergene problemlerinin çözümüne yönelik çalışma, problem çözme/karar verme becerisi, sosyal baskıya direnme/ hayır diyebilme becerilerini geliştirme, alternatif programlar oluşturma önemlidir. Yine aile terapisiyle aile içerinde sorunu tetikleyen faktörler, ebeveyn tutumları ve aile dinamikleri çalışılabilir.
Dr.Orhan AYKANAT Psikiyatrist
Dr.Lütfü URAL Psikiyatrist
Şükriye VAROL Klinig Psikolog
Necla AFYONKALE TALAY Psikolog Doktor













SAĞLIK Haberleri