Son yirmi yıldan beri bayanlarla ilgili yapılan kanunlar, anlaşmalar ve imtiyazlar öyle bir noktaya geldi ki acaba erkeklerin hakkını kim koruyacak sorusu aklıma geldi. 1 Mayıs 2011’de yapılan İstanbul anlaşmasını okudum, anlaşma o kadar uzun ki anlatamam, toplamda 75 maddeden oluşmakta ama her maddenin de kendi içerisinde şıkları, bölümleri ve fasılları olunca sayfalarca yer tutmakta oku, oku bitmiyor. Anlaşma 310 delegenin katılımıyla oluşmuş, iki aylık geçiş sürecinden sonra da kanunlaşmış oldu. Anlaşmanın kabul edilebilir makul tarafları da var, kabul edilmesi mümkün olmayan, tarihimize, kültürümüze, inancımıza ve töremize uymayan tarafları da var. Kabul edilebilir tarafı kadınlara yönelik şiddet, tecavüz, istismar gibi konular, bunlara hiç kimse itiraz etmez, edemez ancak kabul edilemez tarafı sözde namus olarak tarif edilen kısmıdır. Gerek Kültürümüzde gerek töremizde gerekse inancımızda namus kavramı için nice insan hayatını ortaya koymuş, ölmüş, öldürmüş, bedel ödemiştir. Namus kavramı toplumun Din gibi, iman gibi, vatan gibi kutsalıdır, her kim ki namus kavramını sözde namus olarak adlandırıp küçük görürse toplumun temel dinamitlerine bomba koyduğunu unutmasın.
Namus kavramıyla ilgili o kadar çok söylenecek şey var ki sayfalarca yazsak az gelir, namus uğruna nice insan bedel ödemiş, yuvalar yıkılmış, insanlar ölmüş, hayatları kararmıştır, namusla ilgili kim ne derse desin asla ve kata beni ikna edemez. Bizim kültürümüzde namus, iffettir, namus ailedir, namus sağlam karakterin ve kişiliğin temelidir, namusu olmayan insanlardan düzgün hayat beklenemez. İstanbul sözleşmesinin bu kısmını kabul etmek mümkün değil, onun dışındaki maddelerine bir şey demiyorum. Burada üzerinde durmak istediğim farklı bir olay daha var, bu sözleşmeye göre kadının beyanı esastır, şahide ihtiyaç olmadan erkeğin en ufak hatasını istediği gibi yorumlayıp, şikayet etmesi halinde anında cezaevini boylayacak demektir.
Örneğin onaltı yaşından küçük bir kız çocuğu şu veya bu şekilde yanınıza gelip sizinle sohbet ediyor, sizde iyi niyetli olarak onunla sohbet ederseniz bu kız çocuğu sizin saçınızın bir telini aldı cebine koydu ve gidip bu adam zorla beni taciz etti diye şikayet edip sizden aldığı saç telini adli tıpa verip dna örneği istemesi halinde aranızda en ufak bir ilişki olmamasına rağmen adli tıptan dna eşleşmesi çıkar ve savcılık on yıldan yirmi yıla kadar cezalandırmanızı isteyip sizi ağır cezada yargılayıp cezaevini boylaya bilirsiniz. Düşünebiliyor musunuz siz iyi niyetli olarak evladınız yaşındaki bir kız çocuğuyla sohbet edip ona hayata dair güzel şeyler söylemeye çalışacaksınız, hatta bu kız çocuğunu eşinizle, evladınızla arkadaş yapacaksınız sırf ona yardımcı olabilmek adına bunca uğraş verseniz dahi bu kız çocuğu sorunlu biriyse veya sizden herhangi bir talebi olup da reddetmeniz halinde anında sizi gidip şikayet ederse hayatınız kararacak. Allah aşkına sorarım size böyle bir durumda erkeklerin haklarını kim koruyacak.
Bayanların hakkı diye bir kavram tutturmuşuz gidiyor, veya yeni deyimiyle bayanlarla ilgili pozitif ayırımcılık yapmak adına çıkarılan bu yasalara bakıldığında iyi niyetli erkeklerin işi çok zor, kötü niyetli erkeklere de hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın umurlarında değil bildiklerinden vaz geçmiyorlar. Onca kanuna ve cezaya rağmen son on yılda kadınlara yönelik cinayetlere ve şiddetle bakıldığında karşımıza çıkan rakamlar gerçekten ürkütücü, bunu yapanların tamamına yakını da psikopat ruhlu insanlar onlara hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın fayda etmez. Bu konuda yapılması gereken en önemli şey aileden başlamak üzere toplumu manevi bakımdan eğitmektir, bir insan aile hayatı nedir bilmezse, tek dünya inancına sahipse Allah nedir, kitap nedir, Ahiret nedir, iki dünya mutluluğu nedir bilmezse o insana uyabilirsiniz. Toplumu aileden başlamak üzere yönlendirmek zorundayız, çocuk doğumundan ölümüne eğitime tabi tutulup mutlu insan nasıl olunur öğretilmeli, bunu mutlaka başarmak zorundayız aksi halde değil İstanbul sözleşmesi Viyana sözleşmesi yapsanız vız gelir tırıs gider. Bu işler öyle polisiye tedbirlerle, cezaevlerini doldurmakla olmaz, önce insanları eğitip aile hayatının nasıl olması gerektiğini yaşayarak öğreteceğiz, ardından da polis tedbirleri, sonrasında nöbeti alacağız. En önemli konulardan birisi de bayanları koruyacağız derken art niyetli bayanların beyanını esas alarak erkeklere zulmetmenin doğru olmayacağını söyleyerek sözlerime son veriyorum. Allah'a emanet olunuz