Yeni kurulan cumhuriyet rejimi ulus devleti esas almıştı. Osmanlıdan tevarüs eden onlarca ulus ve unsurları ya yok saymış veya onları da ana unsur Türkler gibi aslından, geçmişinden ve özünden uzaklaştırarak, tektipleştirmeye çalışmıştı. Teknik anlamda yapılan bazı Avrupa ayarlı yenilikler bir tarafa bırakılırsa, halkın sosyal yapısı, fiziği ve kimyası ile yapılan oynamaları halk kabul etmemişti. Ama ne var ki baskı ve cezalarla sinmek zorunda kalmıştı. Yapılan dönüştürme çalışmalarında halkın hiçbir dahli olmamıştı. Bunların hepsini saymayacağım. Ama kılık, kıyafet ve inançlar üzerinde durmak istiyorum. Hala bugün bile mevcut olan şapka kanunu ile erkekler yeni bir modele sokulur, ve başları kapatılırken, hanımların ise başlari açtırılmış, ancak bu şekilde çağdaş ve ilerici olunabileceği empoze edilmiştir. Yeni ulus modeline göre islam eğitim kurumları kapatılmış, din ve ibadetler yasaklanmıştı. Oysa kabul ettikleri laiklik ilkesi, bütün dinlerin kendi inanç ve eğitim sistemlerini istedikleri gibi özgürce yaşayabilme ve oluşturmalarını öngörüyordu. Çünkü bu bütün dünyada böyle idi. Ama tam tersini yaptılar. Halk ve resmi ideoloji, yani devlet karşı karşıya geldi. Yeni rejimi kuranlar, Anayasa ve yasaları , halka rağmen, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek şekilde öyle oluşturmuşlardi ki yıllardır değiştirilmeye çalışıldığı halde hala bitirilemedi. Halk ile rejimi (devlet) barıştırmaya çalışan Demokrat Parti yöneticileri bu amaçlarını canlarıyla ödedi. O günden sonra halk ne zaman haklarını talep etmeye kalktıysa başına dipçik yedi. Devletin ruhu ile halkın ruhu hep çatışma halinde olmuştur. Devletin inançları ile halkın inançları hiç uyuşmamıştır. Çok partili sistem bile işi düzeltememiştir. Halk, istediği, inandığı partiyi hükümete getirmiş, ama iktidar yapamamıştır. İktidar, güç, hep rejimin, devletin, yasaların (Anayasa ) ve kurucu zihniyetin elinde olmuştur. Birey , devletin ve sistemin kurumları karşısında vatandaşlık haklarını hiç bir zaman kullanamamış, arayamamış, mağdur olmuş ve hep susmuş, katlanmıştır. Kız öğrenciler kıyafetlerinden dolayı yıllarca üniversitelerine alınmamıştır. Yabancı ülkelerde aynı kıyafetlerle saygın bir şekilde okuyabilmişlerdir. Kendi ülkelerinde vatandaşlık hakları ellerinden alınmıştı. Kendileri gibi inanmaya ve giyinmeye zorlanmışlardı. Tercih ettiği giyim tarzı ile üniversitede okuyabilme hakkı bayan öğrencilere yeni verildi. Herkes memnun ve mutlu; bazıları hariç tabi. Ancak aynı giyimle, yani eşarp kullandığı için memur olamayan, kamuda çalışamayan, görev alamayan bayanlarımız var. Devlet memuru olmanın birinci şartı T.C. vatandaşı olmaktır. Şimdi ben soruyorum: Bir sistem, bir devlet, size giyiminizden dolayı memur olma hakkı vermiyorsa, sizi vatandaş kabul etmiyor demek değil midir?. Bir rejim, bir kısım vatandaşını vatandaşlıktan dışlarsa, o hakkı elinden alırsa, hemcinsleri ile eşit kabul etmezse, bu devlet sosyal devlet, demokrat devlet olabilir mi? Atalarınızın ve çocuklarınızın uğruna şehit düştüklreri kendi ülkenizde, inançlarınızdan dolayı vatandaş bile kabul edilmediğiniz bir rejime karşı duygularınız ne olur? Ama bu insanlar, dindar oldukları, yine de devletlerini sevdikleri için kanunsuz yollara girişmemiş, sabretmişlerdir. Yine bu vatanın bir kısım vatandaşları (ötekiler(!)) meslek lisesi mezunu oldukları için, diğer bütün lise mezunlarına verilen Harp okullarına girme hakkından yoksun bırakılmaktadır. Şartlarını yerine getirseler dahi kendi ülkelerinde , atalarının ülkesinde subay olamamaktadırlar. Ancak astsubay olma hakları vardır. Hükümet epey zamandanberi bu toplum-devlet barışını sağlamaya çalışmaktadır. Bu günlerde üzerinde çalıştıkları, bayanların başörtüsü ile kamuda görev yapabilme hakının verilmesini destekliyoruz. Yeni oluşturulmaya çalışılan Anayasada halk-devlet ikiliğini ortadan kaldıracak, halk ne ise ,ne istiyorsa devlet de, yasalar da, mevzuatlar da onu istemeli, ona göre düzenlemeler yapılmalıdır. Bu yeni sistemde her fert kendine eşit bir yer bulabilmelidir. İdeolojik ayırım değil, sadece bilgi, beceri, liyakat ve başarı ayırımı yapılmalıdır. Görevlere hak edenler gelmelidir. Yarış eşit şartlarda olmalıdır. Her vatandaşın önü açılmalı, vesayet, velayet tamamen ortadan kalkmalıdır. Kemalizmi bir imtiyaz, bir referans olarak görmek ve göstermek isteyenlere mani olunmalıdır. Çünkü, bu zamana kadar bu hep birileri tarafından kullanılmış, birçok zulüm onun adına yapılmış, kullanılmıştır.
Özetle ,yukarıda saydığım türden, sistemden, yani içten gelen sıkıntılar ve dıştan gelen terör ve uzantıları gibi etkenler halkın huzurunu ve barışı bozmaktadır. Ancak , Hak'ın ve halkın yardımıyla bu sorunların üstesinden gelinecektir. Referans Hak ve halktır. Saygılarımla.