Esnek çalışma yöntemleri

 

Marksist Tutum Dergisinden Çiğdem Tozlu"nun söylemlerinin devamını okuyalım:

”Esnek çalışma yöntemleri, part-time çalışma, evde çalışma, çağrı üzerine çalışma, sıkıştırılmış haftalık çalışma, iş paylaşımı gibi çeşitli biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Türkiye"de ilk önce akla gelen ve en yaygın esnek çalışma biçimi part-time çalışmadır. İş yasasında “düzenli çalışma” kategorisine sokulan part-time çalışma, “işçinin normal haftalık çalışma süresinin tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi” olarak tanımlanmaktadır. Yasaya göre, part-time işçilerin, çalıştıkları işyerlerinde tam süreli olarak çalışan işçilerin aldıkları haklardan “çalıştıkları süre kadar” yararlanmaları öngörülmektedir. Part-time çalışma önceleri esasen üniversite öğrencilerinin tercih ettiği bir çalışma biçimiydi. Özellikle market ve fastfood sektöründe yaygın olan bu çalışma biçimi gittikçe diğer sektörlere de girdi ve yaygınlaşmaya başladı. Yasada düzenlenmiş olan ve tam bir kuralsızlaştırma getiren “çağrı üzerine çalışma”nın yaygınlaşması halinde ise işçiler tam anlamıyla patronların keyfinin cenderesine sokulacaklardır. Her ne kadar yasada işçiye çalıştırılacağı günün dört gün önceden bildirilmesi şartı konmuş olsa da pratik uygulamada yasalara kimsenin sadık kalmadığı bilinen bir gerçektir. Günler boyunca telefon başında işe çağrılacağı günü ve saati bekleyen işçilerin sayısı Batı ülkelerinde hiç de az değildir. Yine Avrupa ve Amerika"da yaygın olan fakat Türkiye"de henüz uygulanmayan diğer bir esnek çalışma biçimi de “iş paylaşımı”dır. Bir işte birden fazla işçinin dönüşümlü olarak çalıştırıldığı bu çalışma biçimiyle, burjuvazi, işin görülmesinde hiçbir aksama yaşanmamasını, maksimum verimin ve sıfır işgücü kaybının gerçekleşmesini hedeflemektedir. Herhangi bir işte bir hafta bir işçi, sonraki hafta diğer işçi çalışmakta ya da hafta ortasına kadar bir işçi haftanın diğer yarısında ise başka bir işçi çalışmaktadır. İşçiler sadece çalıştıkları süre kadar ücret almakta ve sosyal haklarından yine bu süre oranında yararlanabilmektedirler.

Patronların her fırsatta, işçilerin çok izin kullandığına ve bunun azaltılması gerektiğine dair yaygara koparttıkları bilinen bir gerçekliktir. Sermaye, bu çalışma yöntemine, işçilerin mazeret izinlerinin, hastalık izinlerinin, yılık izinlerinin, doğum izinlerinin vb. üretimi aksatmamasını sağlamak üzere de başvurmaktadır. Esnek çalışma ile ilgili makalelerde, patronların pazartesi ve cuma “sendromları”nın ve haftalık yorgunluğun yarattığı verim düşüklüğünden kurtulmak amacıyla esnek çalışma saatlerini tercih ettiği de yazılıp çizilmektedir.

Yine esnek çalışma çerçevesinde mevsimlik, sezonluk, iş yoğunluğuna göre belirlenen iş sözleşmeleriyle çalıştırma da gittikçe yaygınlaşmaktadır. Örneğin okullarda sözleşmeli öğretmenler ve diğer çalışanlar okul dönemi boyunca çalıştırılmakta, dönem sonunda ise işten çıkarılmaktadır. Çalışanlar yaz dönemi boyunca işsiz ve güvenceden yoksun bırakılmaktadırlar. Türkiye"de uygulamaya konulan 4-B/C gibi çalışma biçimleri de esnek çalışma ve ücretlendirmeyi içinde barındıran yeni saldırı şekilleri olarak yaygınlaşmaktadır.

Esnek çalışma biçimlerinden çağrı üzerine çalışma ve evde çalışma da güvencesiz çalıştırma biçimleridir. Çağrı üzerine çalışmada haftalık 20 saat ve bunun üzerinden sosyal güvence öngörülmektedir. Son dönemlerde gittikçe yaygınlaşan evde çalışma sistemi ise tamamen sosyal güvence dışı bir çalışma sistemidir.

İşçilerin patronun belirlediği saatlerde çalışmaya mecbur bırakıldığı, bunun karşılığında komik ücretlere ve sınırlı sosyal haklara mahkûm edildiği bu tür esnek çalışma yöntemlerinde, işçilerin sigorta primleri çalıştıkları süre ile orantılı yatırıldığından, emekli olabilmeleri için gerekli olan prim gün sayısını tamamlayabilmeleri imkânsızdır. Dolayısıyla emekliliğin onlar için hayal olduğu işçiler ömür boyu çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar.

Örgütlü mücadele ertelenemez!

Ekonomik krizin dünya ölçeğinde derinleştiği mevcut dönemde esnek ve güvencesiz çalıştırma yöntemlerinin gittikçe yaygınlaşacağı ve çeşitleneceği açıktır. Kısa süreli, kuralsız çalışmalar, düşük ücretler, kısmi sosyal haklar ve sosyal güvencesizlik önümüzdeki dönemde işçi sınıfına çok daha yakıcı olarak dayatılacaktır. Zaten örgütlenmenin önünde devasa engellerin olduğu bir ortamda, bir de kuralsız ve güvencesiz çalışma ile örgütlenmenin önüne fiilen geçilmek istenmektedir. Çünkü sermaye sınıfı gücünü ve cesaretini işçi sınıfının örgütsüzlüğünden almaktadır.

Burjuvazi, kapitalizmin tarihi boyunca, işçilerin yaşam ve çalışma koşullarını, sosyal haklarını, kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek istemiştir. Ancak egemen sınıfın dayatmalarının ve saldırılarının ulaşacağı noktayı belirleyen esas faktör, işçi sınıfının örgütlülük düzeyidir. Sınıf hareketinin durumunu ve sınıf mücadelesinde ibrenin kimden yana olacağını da bu temel faktör belirlemektedir. Tarih, işçi sınıfının burjuvazinin karşısına bilinçli ve örgütlü bir güç olarak dikildiği durumda, saldırıların püskürtülmesinin önünde hiçbir engel kalmayacağının sayısız ispatıyla doludur. Bugün de başarıya ulaşmak için yapılması gereken şey bellidir: Örgütlenmek ve mücadeleyi yükseltmek!  Bunun için beklememize gerek yok. İnsan gibi yaşamak için mücadele etmeye hazırım ve hazır olmamız gerek. Saygılarımla….