Geçen hafta bu köşede Venüs Heykeli başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazıda gerçek değerlerin tabulaştırılması halinde ortaya çıkacak olumsuzlukları vurgulamaya çalışmıştım.
Bu hafta aynı kaynaktan esinlenerek Eşeğin Gölgesi başlığı ile sembolleşen bir konuyu ele alacağım.
Yine bundan binlerce yıl önce Trakyaya"da yaşadığı söylenen bir halka izafeten anlatılan bir hikâyedir Eşeğin Gölgesi.
Hikâyenin başlangıçta iki kahramanı vardır. Birisi bir dişçidir. Eşeği ile komşu köy ve kasabaları gezip, diş tedavisi yaparak geçimini sağlamaktadır. İkinici kahraman eşek sahibi bir köylüdür.
Dişçinin komşu kasabaya gideceği bir günün öncesi eşeği doğum yapar. Dişçi seyahatini yapabilmek için köylü vatandaşın eşeğini kiralar. Birlikte yola çıkarlar. Güneşli ve sıcak bir gündür. Yolda giderken eşeğin sırtında bulunan dişçi sıcaktan rahatsız olur. Köylüye eşeği durdurmasını söyler. Köylü eşeği durdurur. Dişçi yere iner ve güneşten korunmak için bir süre eşeğin gölgesinde dinlenmek ister.
Fakat köylü buna karşı çıkar. Dişçiye, sadece eşeği kiraladığını, gölgesini kiralamadığını, eğer eşeğin gölgesinden yararlanmak istiyorsa bunun için ayrı bir ücret ödemesi gerektiğini söyler.
Dişçi, bunun mantıksız olduğunu, gölgenin asıldan ayrılamayacağını, asılı kiralayanın gölgeyide kullanmasının doğal olduğunu, gölge için ayrı ücret istenemeyeceğini, parasını verip eşeği kiraladığına göre ister sırtına bineceğini, ister gölgesinde oturacağını söyler.
Taraflar arasındaki bu ve benzeri konuşmalar uzar gider. Ama bir sonuca varamazlar. Sonunda şehirde yargıça başvurmaya karar verirler. Hâkim tarafları uzun uzun dinler. Tam kararını vereceği sırada içeriye iki tane dava vekili girer. Birisi dişçinin tarafına, diğeri köylünün yanına geçer. Her ikisi de savundukları tarafın düşüncelerini desteleyen ve haklılığını kanıtlayan fikirleri ve yorumları uzun uzun anlatırlar.
Derken olay hızla halk içerisinde duyulur. Meslek loncaları tartışmalara katılıp ikiye ayrılırlar. Dişçinin taraftarları ve eşekçinin taraftarları. Herkes taraftarı olduğu kişiyi haklı gösterebilmek için sayısız delil ve gerekçe göstermeye başlarlar. Evlerde, sokaklarda, çayhanelerde, meyhanelerde sürekli bu konu konuşulmaya başlanır. İş o kadar büyümüştür ki, şehir meclisi ve senato da tartışmalara katılır.
Kısaca anlatmaya çalıştığım bu olayın üzerinden yaklaşık altı bin yıl geçmiştir. İnsanoğlu aradan geçen bu uzun süre içinde gerekli dersleri almıştır. Artık günümüzde bu tip tartışmalar kalmamıştır.
Zaten incirler ve dolayısı ile çekirdekleri de epeyce küçüldü.