Sevgili okurlarım, bugün sizlerle eğitimin temelini oluşturan Öğrenme Teknikleri üzerine sohbet etmek istiyorum. Malumunuz, sınav toplumu olduk çıktık. Öğrencilik hayatı ile başlayan sınav maratonumuz, gençlik ve yetişkinlik çağımızda da devam ediyor. Önümüzde gençlerimizin gireceği çok önemli bir sınav olan SBS ( Seviye belirleme sınavı ) var.Bazı öğrenme tekniklerinin çocuklarımızın sınav başarısını arttıracağını ümit ediyorum.
Başarılı öğrenme iki şeye bağlıdır: İsteklilik ve etkili teknik.
Birçok öğrenci şöyle söyler: insan sevmediği bir konuyu yada dersi ne kadar istekle çalışıp öğrenebilir ki ? Bu konuda öğrenciye hak vermiyor değilim. Bende bir zamanlar öğrenci oldum ve aynı soruyu sordum. Bu konuda haklı olunabilir ama bu istemediğimiz ve sevmediğimiz bir konuyu öğrenmeme gerekliliğini getirmez. Hayatta bazen haklı olmak yerine, akılcı ve başarılı olmayı seçmek gerekir. Sevmediği dersleri seçmemek bir öğrencinin hakkı olabilir ama bu hakkı kullanıp sevmediği dersleri öğrenmemek öğrenciye sadece başarısızlık getirir. İstek olmasa da irade ve akıl gücü olmalıdır. Sevmese de o dersi çalışıp başarmak öğrencilik görevidir. Bu görev, öğrencinin mesleki seçimini yapıp, eğitimini bu doğrultuda devam ettirmeye başlayıncaya kadar devam eder.
Sevdiği işi herkes yapar. Sevmediği halde başarı için gerekli özveri ile çalışanlar ise başarıyı yakalayanlardır.Hayat hep sevdiğimiz işleri yapacak kadar eğlenceli olmak zorunda değildir. Hemen hemen hiç kimseninde bu kadar lüksü yoktur.
Ohalde şöyle düşünmeli: Hayatta her zaman eğlence yoktur. Başarma isteği yani azim ve görevlerimiz vardır. İyi insan olmak için, mutluluk için, faydalı olmak için...
Başarı, isteklilikle yani hazırbulunuşlulukla başlar ve öğrenme teknikleriyle sonuca , varılmak istenilen hedefe ulaşır.
Bir ingiliz atasözü şöyle der: Atı dere kenarına götürebilirsiniz ama ona su içiremezsiniz.Yani isteklilik, hazırbulunuşluk ve doğru teknikle öğrenme gerçekleşbilir ancak. Herzaman öğrencilerime ve velilerime söylediğim bir söz vardır.Öğrenciye rağmen Eğitim-öğretim olmaz derim. Bunu şimdide şöyle söylemek istiyorum; Öğrenciye rağmen öğrenme olmaz.
Dinleme disiplini dinleyerek öğrenme tekniğinin temelini oluşturur. Pasif değil aktif dinleyici olmak öğrenmeyi pekiştirir. Pasif dinleyici durumunda öğrenci sadece dinler ve tıpkı bir tren yolculuğunda manzara seyreder gibi, bilgileri belleğe yerleştiremeden beyin koridorlarında dolaştırır. Aktif dinlemede ise dinleyici soru sormak ve konuya katılıp fikir bildirmek suretiyle bilgilerin belleğe yerleşmesine yardımcı olur.
Tekrar etmek öğrenilen bilgilerin bellekte daha derin iz bırakmasını sağlayarak, öğrenmeyi kalıcı kılar. Öğrenilen bilgilerin periyodik zamanlarda tekarı kalıcılık için olmazsa olamazdır.
Öğrenme tekniği uygulamasında dersin kimliği çok önemli. Sayısal derslerin yazarak çalışılması şart. Kağıda kaleme dokunmadan soru çözülemez. Okuyarak matematik ve fen dersleri çalışılamaz.
Öğrenme bir aşamalılık sürecidir. Konular silsile yoluyla üst üste inşa edilmeli ve her bir konu diğerinin pekiştirici olmalıdır. Matematik dersini ele alalım. Matematikte bir konuyu öğrenmeden bir diğer konuya geçip anlamak çok zordur. Hatta kimi konular için imkansızdır. Her bir konu için gerekli donanımı kazandıktan sonra, öğrenmeyi sağlamak mümkündür. Örneğin, bir matematik öğrencisi Tamsayılar ve Rasyonel sayılar işlemlerini kavramadan Cebirsel ifadeler kavramlarını kavrayıp problem çözme davranışını öğrenemez.
Beyninize olumlu pekiştireç ve doğru bilgi yüklemelisiniz. Yine Matematikten örnek verelim: Çokgensel bölgelerin özelliklerini ve Açılar kuramını kavradıktan sonra geometri poroblemlerini çözebileceğiniz düşüncesini beyninize hakim kılarsanız geri dönüşü olumlu olacaktır.Çünkü geometri problemi çözebilmek için doğru bilgiyi edinmiş ve bunun verdiği güvenle de beyninizi beslemiş olacaksınız.
Unutmayınız biz beynimize ne yüklersek ancak onun türevlerini yani dönüşmüş, şekil değiştirmiş hallerini geri alırız. Çalışmadan ve istemeden başarıolmaz.
Başarılı ve mutlu yarınlar, umut dolu bir gelecek dilerim.
Dilek İskender