Toplumsal düzenin korunması, hukukun üstünlüğü adına ilgili düzenlemeler getirilmiştir. Ülkemizde de 5237 sayılı ceza kanunu ile ilgili düzenlemeler hukuk sistemimizde yer almaktadır.
Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlükleri, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç̧ islenmesini önlemektir. Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.
Öte yandan, Türk Ceza Kanunu'nun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hüküm olunamaz.
Bu kapsamda, zina eyleminin yani aralarında bir nikâh bağı bulunmayan yetişkin bir erkek ile kadın arasındaki cinsel ilişkinin suç oluşturup oluşturmadığının tespiti için Türk Ceza Kanunu'nda zina eyleminin varlığı aranmalıdır.
Zira Türk Ceza Kanunu'nda zinanın suç olarak sayılması halinde ceza hükmü verileceği için zinanın kanunda yer alması gerekmektedir. Bu konuda daha fazla bilgi ve hukuki destek için ile iletişime geçmek önemlidir, zira bu tür hukuki konularda uzman bir avukatın rehberliği, kanunların doğru yorumlanmasında ve kişisel hakların korunmasında büyük önem taşımaktadır.
Eski ceza kanunundaki düzenlemesiyle zina "Zina eden karı veya koca hakkında altı aydan üç seneye kadar hapis cezası tertip olunur. Karının veya kocanın evli olduğunu bilerek bu fiile ortak olan kimse hakkında da aynı ceza hükmolunur." Denilerek suç kapsamına alınmıştır.
Yani bu dönemde zina suç olarak görülmüş ve zina eyleminde bulunan hakkında hapis cezası ön görülmüştür. Ancak Anayasa Mahkemesi zina eyleminin kadın için farklı erkek için farklı cezalar ön görmesini Anayasa'nın 10. maddesi, "Irk, din, dil cinsiyet vb. gözetmeksizin kanun önünde herkes eşittir." İlkesine aykırı bulmuş ve ilgili madenini iptaline karar vermiştir. Süreçlerde eşitlik ilkesini ihlal etmeyecek şekilde düzenlemeler yapılmayınca durumda ikilemler oluşmuştur. Gelinen noktada 2005 yılında yeni Türk Ceza Kanunun yürüklüğe girmesiyle ilgili kanunun zina eylemine cezai yaptırım ön görmemesiyle zina suç oluşturmaktan çıkmıştır. Ancak suç olmasa da zina eylemi ağır bir boşanma nedendir. Suç olgusunun olmaması zina eylemini boşanma nedeni olmasını ortadan kaldırmayacaktır.
Taraflar zinanın ceza kanunun ’da suç teşkil etmemesini boşanma yönünden ağır bir kusur olmasını sıklıkla karıştırmaktadır. Zinanın suç teşkil etmemesi boşanma davasında kusur olarak kabul edilmeyeceği anlamı taşımamaktadır. Hatta zina Türk Medeni Kanun’da yer alan önemli bir boşanma nedenidir.
Türk Medeni Kanununa göre zina; Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve herhâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. düzenlemesi yer almaktadır. Bu kapsamda evlilik birliği devam ederken kadın eş veya erkek eşin zina eyleminde bulunması diğer eş için haklı bir boşanma nedeni oluşturacaktır.
Bu nedenle evlilikte zina suç teşkil etmese de boşanma gerekçesidir. Zina, eyleminin varlığı halinde diğer eşin kusur oranı daha az veya hiç yok ise tazminat talebi de kabul görecektir. Ayrıca Aile Mahkemesi Hakimine kanun, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilme yetkisi verilmiştir. Bu yetki zina nedeniyle boşanmaya ilişkindir. Yani mal rejimin tasfiyesinde boşanma zinaya dayalı olarak gerçekleşmiş ise eşit oranla paylaşım olmayabilecek, zina eyleminde bulunan eşin yasal hakkı sınırlanabilecektir.
Özetle evlilikte zina ağır bir boşanma nedendir ve sonuçları tazminat ve mal paylaşımını önemli ölçüde etkilemektedir. Evlilikte zinanın suç olmaması bu durumu değiştirmeyecektir.
Bu konuda daha fazla bilgi ve hukuki destek için bölgesindeki uzmanlardan yardım almak önemlidir.