EY İNSAN...
FARKINDA MISIN??
FARKINDA MIYIZ?
Öyle her yiğidin harcı değildir insan olabilmek...Öyle anne karnına cenin olarak düştükten sonra, belli bir müddeti geçirip,dünyaya çığlıklar eşliğinde gelmekle olunmuyor insan...Sadece isimde kalmak ise gaye,insandan bol bir şey yok şu yaşanılan dünyada...Ama insan olmanın farkındalığını yaşayan kaç kişi var acaba etrafında?Peki ya sen Değerli Okuyucu?Ya da ben?Ben ve sen farkına mıyız insan olabilmenin mucizesinin,tılsımının,sihirinin???...Mevlana"nın dediği sözün anlamını idrak edebilmiş mi tüm zerrelerimiz??? " Ne fark eder ki,kör insan için elmas da bir,cam da...Sana bakan kör ise,sakın kendini camdan sanma..."der Mevlana... Kendi değerini bil der,insan olmanın ayrıcalık olduğunun farkına var ve buna göre davran!!Ama ya biz nasıl cevabını veririz YARADANA?Sahip olduğumuz müthiş vücut kimyamızı çeşitli zararlı maddelerle bozarak,en kıymetli varlığımız aklı, türlü fitne fesatlıklara çalıştırarak,3.sayfa haberlerine konu olarak ...Sahip olduğun şeylerle,neler yaptığını bir düşün ey insan...Verilen o elleri kaç yardıma muhtaç ele uzattın?Sana verilen o iki ayak sana ne için verildi?Nerelere gidip,nerelerde durman için??Midende hangi helal!haram! yiyecekleri,içecekleri hazmettin???Sahip olduğun gözlerle,yaradılanlardaki mucizeye kaç kere baktın?Ve aklınla,bunların ne derece büyük nimetler olduğunu hissettin?Kaç kere tefekkür ettin ey kul???Bu satırları okurken aynı zamanda müzik dinleyebilir, bir yandan da suyunuzu yudumlayabilirsiniz. Bu sırada sizin adınıza, siz farkında bile olmadan, kalp atışlarınız düzenlenir, kanınızdaki oksijen miktarı çok hassas bir seviyede sabit tutularak nefes alıp vermeniz sağlanır, vücut ısınız belirlenir. Kısacası yaşamanızı sağlayan tüm işlemler, vücuttaki bütün işlemlerin kontrol edildiği bir merkez tarafından yönetilir...Peki ya bizler bunların ne kadar farkındayız?Hep bir koşuşturmaca..Bir hengame...Bilmiyoruz..Dünya sanki biz koşuşturdukça dönecek, yoksa duracakmış gibi davranıyoruz...Kendimizin değerini yanlış yönde biliyoruz...Kendimizi fazla önemsiyor,dünya biziz sanıyoruz aslında...İnsanlar bizim etrafımızda dönüyor sanıyoruz...Halbuki yap-bozun en önemli parçası olduğumuzu ve bu parçadaki önemimizi fark edebilsek???Çok şeyin değişeceğini biliyoruz aslında...Biliyoruz da bizi engelleyen ne o zaman?ATALET...Yani tembellik ve görmezden gelme...Sürekli şikayet ediyoruz.Düzen bozuk,sistem çökük nidaları atıyoruz.Sürekli...Bilmiyoruz ki tarih boyunca bunu yaptığımız için aslında değişemiyoruz.Hep bir beklenti..Hep başkalarının sihirli bir değnekle gelip her şeyi değiştireceğini sanıyoruz...Ya da işimize öyle geliyor.Neden biz uğraşalım ki..Şikasyet etmek bedava nasıl olsa???Kim uğraşacak zorluklarla...İşte insan olmak budur aslında.Farkında olmak değil,harekete geçmek...Tek başına da kalsan bunu yapabiliyorsan eğer,yani insan olabiliyorsan,müthiş bir şey başarıyorsun esasında...Zaten öyle demiyor mu küçük çocuğun hikayesinde???İşten gelen yorgun baba ,yanına oyun oynamak için gelen çocuğunu oyalamak adına, eline dünya haritasının olduğu bir gazete kağıdını,parçalara ayırarak verir.Rahattır baba, "Bizim veledin en az 2 saatini alır bunu birleştirmek" diye düşünür...10 dakika sonra çocuğu yanına gelir,dünya haritasını tastamam düzenlemiş olarak...Baba şoklar içerisindedir. "İyi de oğlum bu kolay değildi,nasıl bu kadar kısa zamanda yapabildin?" diye sorunca,çocuğun müthiş,bir o kadar da anlamlı cevabı çakılır beynine.Gazetenin arkasında insan resmi vardı,onu düzeltince,dünya da düzeliverdi baba!!!....İnsan olabilmenin mahiyetini idrak edebilmek ümidi ile...Mutlu haftalar...