Eskiler "Hocanın, hakimin, hekimin iyi olduğu her yerde huzur ve saadet bulunur" demişler.
Eskilerin "Hocası bugünün öğretmeni"dir. Gerçekten de öğretmenden, yani eğitimden başlamak üzere, adaletin ve sağlığın bulunduğu ülkelerde, huzur ve mutluluk şartlarının yarıdan fazlası var demektir.
Nitekim Samsunumuzda Ondokuz Mayıs Üniversitesi var, dolayısıyla akıl danışacağımız, fikir alacağımız bilim adamları mevcut. Adliyemiz var ve Bölge İdare Mahkemesi de kuruluyor, her türlü hukuksal sorunumuzu iletmekte, çözüme kavuşturmakta da bir sıkıntımız yok. Sağlık sektöründe ise Türkiye'nin önde gelen illerinden birisiyiz. Hatta bu konuda o kadar iddialıyız ki, şehrimizin Karadeniz'in sağlık merkezi olduğunu gözümüz kapalı iddia edebiliriz.
Dolayısıyla eskilerin huzur için öne sürdüğü tüm şartlar şehrimizde var. Peki neden huzur yok? Neden hala insanlarımız mutlu değil? Nereye baksan bir dert, sıkıntı, sorun var. "Acaba huzurlu ve mutlu olanlar evlerine kapandı da, hep huzursuz ve mutsuz olanların mı sesleri çıkıyor?" diye de insanın aklına soru gelmiyor değil.
"Paramız yok" desek, şehrin bankalarda bulunan mevduat hesabı o kadar kabarık ki, teşvik kapsamının kenarından köşesinden geçmiyoruz. Tüm bunlara sahip iken, şehrimizde sefalet ve perişanlık içinde yaşayan insanlarımızın varlığı da oldukça fazla. Gençlerimizin büyük bölümü iş arar konumda. Her yönüyle gelişime müsait bir şehirde, huzura ermek için yol arayıp duruyoruz.
Başarısız olanlarımız sağda solda kabahat arıyor. Aradığı yetmiyor bunu seslendiriyor. Kabahat aramanın başarısızlığın göstergesi olduğundan yola çıkan gazetemizde, insanlarımıza örnek olması için üst üste 2 gün boyunca şehirde iş yaparak büyüyen iki firmayı manşetimize taşıdık. İşine dört elle sarılan insanların nasıl kazandıklarını ve büyüdüklerini gözler önüne serdik. Gördük ki, başarmamak için hiçbir sebep yok. Tek engel eyleme geçememek. Cesaretle işini takip edememek. Anladık ki, bu şehirde herşey var, ancak eylem yok.
Satıcı müşterinin ayağına gelmesini, üretici malının talep edilmesini, kalifiye eleman ısrarla aranarak yüksek ücret teklif edilmesini bekliyor. Halbuki eyleme geçen, kendini doğru tanıtan, tek amacı kâr etmek olmayanlar kazanıyor. Diğerleri ise kabahat arıyor.
Bu şehrin umutsuz sözlere teslim olan, her yerde karamsar tablo çizen insanlara değil, teşebbüste bulunan hayata umutla bakan insanlara ihtiyacı var. Hangi konu ile meşgul olunursa olunsun, o konuya yeterince ilgi ve alaka gösterilirse, eyleme geçilirse başaramamanın mümkünatı yok. Ne demiş Elbert Hubbard: "Dünya ister kazanç, ister şeref olsun, bütün mükafatlarını, ancak birşeye bahşeder. O da teşebbüstür."